Cenâb-ı Hak buyuruyor:
“Yeryüzündeki bütün canlıların rızkını ancak Allah verir.” (Hûd, 11)
Rasûlullah (sav) buyuruyor:
“Eğer siz Allah’a gereği gibi güvenseydiniz, (Allah), kuşları doyurduğu gibi sizi de rızıklandırırdı. Kuşlar sabahları kursakları boş olarak çıktıkları halde akşam dolu kursakla dönerler.” (Tirmizî, Zühd, 33)
Hiçbir Mahlûk Rızkını Tüketmeden Ölmez
Mesnevî’den: “Rızıklar denizini, bir testiye dökecek olsan, ne kadarını alır? Ancak onun istiâbı kadar… Yani her mahlûkun ancak kendine takdir olunan nasibi…” (c.1, 20)
Rızkı, her mahlûk için ihtiyâcı kadar takdir eden Cenâb-ı Hak’tır. Onun temini için hırslı olmak abestir. Zîrâ hadîs-i şerîfte, “Ecelin kula ulaşması gibi rızık da kula ulaşır.” (İbn Hibbân, Sahih, VIII, 31) buyrulmuştur. Bunun mânâsı, hiçbir mahlûkun hayatı, kendisine takdir olunan rızkı tüketmeden nihayete ermez demektir. Cenâb-ı Hakk’ın diğer takdirleri gibi rızk takdiri de sebeplere yapışmak ile gerçekleştiğinden, gayret ve faaliyette bulunmak hem şart, hem vazîfe ve hem de zarûrîdir. Lâkin hâsıl olan netîceyi, yani rızkı Rabb’i unutarak kendinden bilmek katmerli gaflettir. Sebepler, uygunluğu kadar netîce verir. Öyleyse âkil insan, rızkı, peşinde koştuğu sebeplerden değil, sebepleri halk eden Cenâb-ı Hakk’tan, yani O’nun takdirinin bir netîcesi olarak bilir.(Osman Nûri Topbaş, Mesnevî Deryasından Âb-ı Hayat Katreleri, Erkam Yay.)
Her Güne Bir Esma-ül Hüsna
el-Celîl: Zatına, sıfatında hiçbir şeyin dek olmadığı, celâlet ve azâmet sahibi.
Lügatçe
istiâb: 1. İçine alma, içine sığma. 2. Tutma, kaplama.
hâsıl: Olan, ortaya çıkan, görünen.
Sa'd b. Ebî Vakkâs'ın Beddua Ettiği Adam
-
Câbir b. Semure Radıyallâhü Anhümâ dedi ki;
(Hz.Ömer İbnu'l-Hattâb Radıyallâhü Anh, Aşere-i Mübeşşere'den olan Sa'd b.
Ebû Vakkâs Radıyallâhü Anh'ı Kûfe...
14 saat önce
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder