30 Mart 2010 Salı

HAKKIN HÜKÜMLERİ – 4

b) Hakkın himâyesi. İslâm, kendi tanıdığı hakları hem dünyevî, hem de uhrevî müeyyidelerle koruma altına almıştır. Allah hakkı olan ibadetlerin uhrevî ecir veya terki halinde azaba sebep olması, dünyevî bakımdan da "iyiliği emir ve kötülükten nehiy" çerçevesinde müeyyide bağlanması koruyucu niteliktedir. Kul hakları içinde herkes birbirinin mal, can ve ırz gibi temel haklarına saygı göstermek zorundadır. Aksi halde Devlet gücü devreye girer ve saldırıyı önler.

c)Hakkın meşrû şekilde kullanılması. Hakların İslâm'ın emrettiği şekilde izin verdiği ölçüler içinde kullanılması gerekir. Bir kimse mülkiyet hakkını dilediği gibi kullanır, fakat komşusuna ışığını veya havasını keserek vb. şekillerde zarar vermemesi de gereklidir. İslâm, başkasına zararı ve zulmü yasaklamıştır. Bu prensip, tüm Devlet yöneticileri için de geçerlidir. Nitekim Halkın şikâyeti üzerine Hz. Ömer (Ö. 23/643), Ammar b. Yâsir'i (Ö. 34/657) kûfe vâliliğinden azletmiştir.
d) Hakkın başkasına nakli. Bazı hakların başkasına nakledilmesi mümkün ve câizdir. Bu hak mâlî veya gayrî mâlî olabilir. Meselâ; satılan maldaki mülkiyet hakkı, satım akdi sebebiyle satıcıdan alıcıya geçer. Alacak hakkı, borçlunun ölümü hâlinde mirasa intikal eder. Yine mâlî olmayan haklardan küçük çocuk üzerindeki velâyet hakkı, babanın ölümü hâlinde dedeye, hıdâne hakkı, annesi çocuğun mahremi olmayan birisiyle evlenmesi hâlinde anneden ana cihetinden nineye geçer, hakkın intikal sebeplerinin bazıları şunlardır: Akit, ölüm, alacağın veya bir hakkın başkasına havâlesi (ciro).

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder