31 Mart 2010 Çarşamba

"ALLAH'IN HÂKİMİYETİ"NİN ÇEŞİTLİ YÖNLERİ – 5

d) Kanunî Hakimîyet:
Cenâb-ı Allah şu âyet-i kerimede ve benzerlerinde bütün kapsamı ve boyutlarıyla hâkimiyetin yalnızca kendisinin olduğunu dile getirmektedir
"Hüküm yalnız Allah'ındır, O kendisinden başkasına ibâdet etmemenizi emretmiştir. İşte dosdoğru din budur" (Yûsuf, 12/40).

Burada "hüküm" kapsamına kanunî ya da hukukî, şer'î hâkimiyetin de girdiği şüphesizdir. Diğer taraftan Allah'ın hâkimiyetini kabul etmek ile yalnızca O'na ibâdet etmek ve dosdoğru din üzere bulunmak arasındaki ilişki de kendiliğinden ortaya çıkmaktadır.
Nitekim başka âyet- kerimelerde Allah'ın izin vermediği yasamalarda bulunmanın şirk ve bu şekilde yasama yapanların bu yetkilerini kabul edip karşı çıkmamanın da onları Allah'a ortak kabul etmek olarak vurgulandığını görmekteyiz (eş-Şûrâ, 42/21). Aralarında hüküm vermek üzere Allah'a ve Rasûlüne çağırıldıklarında, münâfıklar bundan yüz çevirdikleri halde, mü'minlerin tavrı dinleyip itâat etmekten ibarettir. (en-Nûr, 24/48-52). Kitab yani Kur'ân-ı Kerîm, Hz. Peygamber'e insanlar arasında hak ile hükmetsin diye indirilmiştir (en-Nisâ, 4/105). Allah'a ve Rasûlü'ne iman etmek iddiası ile birlikte; "Allah'ın karşısına dikilen, ayaklanan, onun emirlerine zıt yeni hükümler icad eden her varlık, Allah'tan başka itâat edilmesi istenen her bir şey kendisine ister bilerek ve isteyerek uyulsun, isterse zorla, tehditle boyun eğdirilsin, her iki halde de itâat edilen konumuna girmektedir. Bu nesnenin insan olmasının, şeytan olmasının,put olmasının yahut da bunlardan başka herhangi bir şey olmasının önemi yoktur. (Taberî, Câmiu'l-Beyan, Kahire 1388/1968, III,13). Allah'a iman ile Tâğût'un hükmüne başvurmak bir arada bulunamaz. Bu gibi kimselerin bu tavırları münâfıklıklarının tescilidir. Onlar Allah'ın ve Rasûlü'nun hükmüne yanaşmazlar (en-Nisâ, 4/60-61).

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder