30 Mart 2010 Salı

HÂDİS ÇEŞİTLERİ

İki türlü hâdis vardır. Bunlar, yaratılmış olan, yok iken sonradan var olan, öncesi zaman itibariyle yokluk olan zamanî hudûs ile, varlığı kendinden olmayan, var olmak için başkasına muhtaç olan zâtî hudûs'tur. Zâtî hudûs, zamanî hudûstan daha umûmîdir. Her ikisinin zıddı da, her iki şekliyle zamanî ve zâtî kıdemdir (Curcânî, Ta'rîfât, Beyrut,1983, s. 81-82).
Fahreddin er-Râzî, cisimlerin hâdis olması konusunda ihtilâfın söz konusu olduğunu, ancak bu hususta mümkün olan görüşlerin şu dört ihtimali aşmadığını söyler:

a) Özü (zâtı) ve sıfatları hâdis olur: Bu görüş müslümanların, hristiyanların, yahudilerin ve mecûsîlerin görüşüdür.
b) Özü ve sıfatları kadîm olur: Aristo, Thophrastus, Samistiyos, Proclus ve Farâbi ile İbn Sinâ gibi filozofların görüşüdür.
c) Özü kadîm, sıfatları hâdis olur: Bu görüş de, Aristo'dan önce yaşamış olan Tales, Phisagor ve Sokrat gibi... filozofların görüşüdür.
d) Özü hâdis, sıfatları kadîm olur: Bu görüş kâinatın sıfatlarının kadîm, özünün hâdis olması demektir ki, bunu hiçbir âlim iddia edemez (Fahreddin er-Râzî, el-Muhassa, Kelâma Giriş çev. Hüseyin Atay, Ankara 1978, s.109-113). Yukarıda işaret edilen cevher ve cisimlerin hudûsundan âlemin hudûsuna ve dolayısıyla da Allah'ın varlığına ulaşmanın Hz. İbrâhim'in metodu olduğu söylenir. Zirâ, Hz. İbrâhim Kur'ân-ı Kerîm'de geçtiği üzere yer ve gökte hüküm süren ilâhî kudretin tecellîsini görmek ve sağlam bir kanâate varmak için yıldızlardan başlayarak, sonra ayın ve daha sonra da güneşin doğup batmasını yani önce görünüp sonra yok olmasını dikkate alarak, "Ben sönen, batanları sevmem..." demiştir (el-En'âm, 6/75-79). Hz. İbrahim'i bu sonuca ulaştıran şey, değişikliğe uğrayan cisimlerin hâdis oluşu ve O'nun anlayışındaki ilâhî tecellînin ise, doğup batmayan, kaybolmayan yani hâdis olmayan; kısacası, dâim ve kadîm olan bir varlık olmasıdır. İşte o da Yüce Allah'tır.
Abdurrahim GÜZEL

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder