30 Mart 2010 Salı

HÂDİS – 1

Varlığının başlangıcı olmayan, varlığı kendinden olan; kadîm'in zıddı.
Lügatte; vâki olmak, yok iken var olmak, yeniden meydana gelmek anlamına gelen (ha-de-se) kökünden ism-i fâil.

Istılahta ise lügat anlamını korumakla birlikte, daha ziyâde âlem için kullanılmakta olup, bir şeyin yokluktan (adem) sonradan meydana gelmesi, öncesinin yokluk olması ve mevcut olmasının bir var ediciye (mûcide) muhtaç olmasıdır.
Bilindiği üzere İslâm kelâmına göre, temelde iki tür varlık vardır. Bunlar; vâcib ve mümkün olan varlıklardır. Bir de hüküm itibâriyle yokluğu zâtının gereği olan mümteni' varlık vardır ki, bu varlığın özelliği var olmamaktır. Bu iki tür varlıktan vâcib varlık, varlığı zâtının gereği olan, var oluşumda bir başkasına muhtaç olmayan, özelliği var olmak olan varlıktır ki, buna kadîm (öncesiz) varlık denir. Mümkün varlık ise, ne varlığı ne de yokluğu kendinden olmayan, kendine nisbetle varlığı da yokluğu da birbirine eşit olan varlıktır. İşte hâdis tabiri ancak bu tür, yani mümkün varlık için sözkonusudur. Kadîm varlık için bir var edici sözkonusu değildir; zâtı (özü) varlığını gerektirir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder