Bir hak, sahibi için sâbit olduktan sonra aşağıdaki hükümler cereyan eder.
a) Hakkın ifası. Hak sahibi hakkını meşrû şekilde kullanma yetkisine sahiptir.
Allah hakkı olan ibadetleri, normal zamanlarda azîmete; acz, hastalık veya yolculuk hallerinde ise ruhsata uyarak ifa etmek mü'min için bir hak ve görevdir. Mukîmin namazı tam kılması, oruç tutması, yolcunun ise namazı kısa kılması, orucu kazaya bırakabilmesi gibi. Müslüman, zekât gibi mâli bir ibadeti yerine getirmezse, hâkim zekâtı ondan zorla alır ve İslâm'a göre verilmesi gereken yerlere (bk. et-Tevbe, 9/60) dağıtır. Mâlî olmayan ibadetleri açıkça terkederse, hâkim sahip olduğu çarelere başvurur. Gizli terk varsa, Allah'ın bu kimseleri dünyada elem, belâ ve musîbetlerle, âhirette ise elem verici bir azapla cezalandırılmasından korkulur.
Kul haklarının yerine getirilmesinin, yükümlünün ihtiyar ve rızası ile olması asıldır. Eğer o, bu hakkı teslimden kaçınırsa duruma bakılır; gasbedilen, çalınan veya emânet verilen malda olduğu gibi, hakkın kendisi (aynı) veya istihkâk edilmiş olan gasbolunmuş malın misli elde mevcutsa mal misli ile alınır. Ancak bunları bizzat almak fitne ve zarara yol açacaksa yahut elde hakkın cinsinin aksine mal varsa, hak sahibinin hakkını bizzat alma hakkı yoktur. Ancak bu konuda mahkemeye başvurabilir. Bunda görüş birliği vardır.
Mecmeu'l Bahreyn Abidesi - Hz.Mevlânâ ile Şems-i Tebrîzî'nin Buluştuğu Yer,
Karatay, Konya
-
*Mecmeu'l Bahreyn Abidesi - Hz.Mevlânâ ile Şems-i Tebrîzî'nin Buluştuğu Yer*
Hz.Mevlânâ ile Şems-i Tebrîzî'nin buluştuğu yer, yani Mecmau'l Bahreyn
Abide...
14 saat önce
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder