25 Haziran 2010 Cuma

Acıkmadıkça Yemeyen Bir Kavim

Cenâb-ı Hak buyuruyor:

“…İnkâr edenler, dünyâda sadece zevk ü safâ ederler ve hayvanların yediği gibi yerler. Onların varacağı yer cehennemdir!” (Muhammed, 12)


Rasûlullah (sav) buyuruyor:

“Hiçbir insan, midesinden daha tehlikeli bir kap doldurmamıştır. Hâlbuki kişiye, kendisini ayakta tutacak birkaç lokma yeter. Şayet bir kimsenin mutlaka çok yemesi gerekiyorsa, midesinin üçte birini yemeğe, üçte birini içeceğe, üçte birini de nefesine ayırsın!” (Tirmizî, Zühd, 47)


Asr-ı saâdetteki şu hâdise, yeme-içmede bu nebevî düsturlara riâyetin bereketini ne güzel ifade etmektedir:

İskenderiye Mukavkısı, Peygamber Efendimiz’e pek çok hediye ile birlikte bir de doktor göndermişti. Efendimiz (sav), doktora:


“−Âilenin yanına dönebilirsin. Çünkü biz acıkmadıkça yemeyen bir kavimiz. Yediğimiz zaman da doyuncaya kadar yemeyiz.” buyurdu. (Halebî, İnsânu’l-Uyûn, III, 299) (Osman Nûri Topbaş, Öyle Bir Rahmet ki, Erkam Yay.)


Her Güne Bir Esma-ül Hüsna

el-Müntakım: Suçluları gerektiği gibi cezalandıran.


Kısa Günün Kârı

Yemekte midenin üç’te birini yemeğe ayır!


Lügatçe

zevk ü safa: Eğlenme, eğlence.
düstur: Kanun, kaide, kural

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder