4- İmam Ebû Yûsuf ve Muhammed'in de dahil olduğu, İslam hukukçularının büyük çoğunluğu esir mübâdelesini caiz görür. Yalnız Ebû Hanife aksi görüştedir. Ancak ondan, mübâdeleyi caiz gördüğü görüşü de nakledilmiştir.
mrân b. Husayn'dan rivâyete göre, Allah Resulu müslümanlardan iki kişiye karşılık bir müşrik fidye vermiştir (Tirmizî, Müslim). Diğer yandan (Muhammed Sûresi, 47/4)'deki kurtuluş fidyesi (fidâ) mutlak olarak zikredilmiştir.
5- Meccânen salıverme (menn): Esirlerin hiçbir şey alınmaksızın dâru'l-harbe salınmasına "menn" denir. Ebû Hanife. Mâlik ve Ahmed b. Hanbel'e göre meccânen salıverme caiz değildir.
Çünkü bu, düşmanın gücünün artmasına sebep olur. Ayrıca, mücâhidlerin hukukuna da bir çeşit tecâvüz sayılır. İmam Şâfiî ise meccânen salıvermeyi caiz görür ve Resulullah'ın Yemame halkının büyüğü Sümâme b. Üsâl'i meccânen salıvermesini delil getirir (Bilmen, Istılâhât-ı Fıkhiyye Kamus, III, 402).
Harpte esir alınan kadınlarla, zerân denilen çocukları öldürmek ittifakla câiz görülmemiştir. Bunlar hakkında diğer hükümler uygulanır. Esir alınan karı-koca, birlikte İslâm ülkesine getirilmişlerse, nikâh bağı devam eder. Yalnız kadın gelmişse bu bağ kalmaz (Bilmen, a.g.e., III, 402). İslâm'da esirlere işkence ve zulüm yapılmaz; güçlerinin üstünde iş yükletilmez. Bir aile ferdine gösterilen ilgi, şefkat ve yardımın bunlara da gösterilmesi gerekir.
Kafirlere esir düşen bir müslüman, onlara bir fidye ödemek üzere anlaşıp da esaretten kurtulur Daru'l-İslâm'a geri gelirse, kafirlere bir ödemede bulunması caiz değildir. Ancak fidye ödemeden ellerinden kurtulması mümkün değilse o zaman fidye ile kurtulması câiz olur. Müslüman bir erkek esir düşüp de ne zaman kurtulacağı bilinmiyorsa onun mirası, malı ve hanımının nikâhı hakkında devlet başkanı veya kadı (hâkim) gerekli hükmü verir. Ayrıca müslüman esirleri kurtarmak için İslâm devletinin ve bütün müslümanların gerekli her çareye başvurmaları lâzımdır.
Hamdi DÖNDÜREN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder