25 Nisan 2010 Pazar

FARİZA

Yapılması zorunlu olan şey, mutlaka yerine getirilmesi gerekli olan emir. Çoğulu "Ferâiz"dir. Kelimenin aslı; farz kıldı, meşrû kıldı takdir etti, tahsis etti anlamındadır.

"Ey Muhammed, Kur'an'a uymayı sana farz kılan Allah, seni döneceğin yere döndürecektir..." (el-Kasas 28/85);

"Allah'ın Peygamber'e farz kıldığı şeylerde ona bir güçlük yoktur..." (el-Ahzâb, 33/38, 50);

"Allah şüphesiz size, yeminlerinizi geri almanızı meşrû kılmıştır." (et-Tahrim, 66/2);

''... Eğer onlara mehir takdir eder de el sürmeden onları boşarsanız, takdir ettiğinizin yarısını verin..."(el-Bakara, 2/237).


Ölünün malından varisleri için takdir edilen payları bildiren ilme de "Ferâiz ilmi" adı verilir.

İslâmî Istılahta farz, yapılması Allah tarafından emrolunduğu katî delil ile sâbit olan herhangi bir vazifedir. Farziyeti sabit ve müslümanlar tarafından yapılması mutlaka gerekli olan farz emirlerin yerine getirilmemesi ise haramdır. Farz'ın yerine getirilmesinde mükâfat sözkonusu olduğu gibi, yerine getirilmemekle işlenen haram karşılığında da ceza sözkonusudur.

Farz olan hükümlerin, öncelikle farz olduğuna iman edilmesi mümin olmanın şartıdır. Şer'i nasslarla sâbit olan farzların inkâr edilmesi, hafife alınması, alay edilmesi, aksinin meşrû ve helâl kabul edilmesi mutlak küfürdür.

Genel tema olarak İslâm'ın ortaya koyduğu ve yapılmasını farz, terkini haram kıldığı (ya da bunun aksi) hükümler; inanan ve inanmadığı halde İslâm Devleti'nin zimmetinde bulunan kişilerin akıl, mal, can, nesil ve dinlerini ilahı koruma altına almaya yöneliktir. Tarih boyunca İslâm'ın dışında hiçbir sistem, mensuplarının bu özelliklerini insan şahsiyetine uygun ölçüde koruma altına alamamıştır.

İslâm, aklı korumak için sarhoşluk veren her türlü içkiyi, malı korumak için fâiz, rüşvet, hırsızlık vb. haram yollardan elde edilen kazançları; canı korumak için adam öldürmeyi (kısas ve savaş hâli müstesnâ); nesli korumak için zinâ ve zinâya götüren tüm yolları; dini korumak için de müslüman olmamış kişilere İslâm'ı zorla kabul ettirmeyi yasak kılmıştır. Kitap, sünnet ve icmâ ile sâbit olan bu yasaklara uymak farz, uymamak ise haramdır.

Bir kısım farzlar vardır ki bunları her akıllı ve ergenlik çağına girmiş mükellef müslümanın şahsen yapması gereklidir. Bu tür farza "farz-ı ayn" denir. İslâm'ı, iman esaslarını kabul etmek, namaz kılmak, oruç tutmak, hayatı İslâm'ın hükümlerine göre düzenlemek bu tür farzlardandır ki İslâm olmanın gereği budur. Diğer bir kısım farzlar ise bir ya da birkaç kişinin yapmasıyla diğer müslümanların üzerinden gerekliliği kalkar; ancak hiç kimsenin yapmaması hâlinde, sorumluluğu bütün müslümanlara âit olur. Cenaze namazı kılmak, İslâm devletinin mevcut olduğu ve düşmana saldırmadığı dönemlerde cihad etmek, insanları Allah'ın dinine dâvet etmek gibi. Bunlara da "farz-ı kifâye" denir.

Farz olan hükümlerin kaynağı kitap (Kur'an), sünnet, icma' ve kıyas olmak üzere dörttür.

Aşağıda belirtilen ayetler İslâm'ın farz kıldığı hükümlerden bir kısmına örnek teşkil eder: İslâm'ın emrettiği şeyleri yapmak farz olduğu gibi yasakladığı şeyleri yapmamak da farzdır.

"Ey inananlar, Allah'a, Peygamber'ine, Peygamber'ine indirdiği kitaba ve daha önce indirdiği kitaba inanmakta sebat gösterin. Kim Allah'ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve ahiret gününü inkar ederse, şüphesiz derin bir sapıklığa düşmüştür" (en- Nisâ 4/136).

"Namazı kılın, zekâtı verin; kendiniz için önden gönderdiğiniz her hayrı Allah katında bulacaksınız'' (el-Bakara, 2/110).

"Ey inananlar, oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, Allah'a karşı gelmekten sakınasınız diye, size (de) sayılı günlerde farz kılındı..." (el-Bakara, 2/183).

"Ey inananlar, cuma günü namaz için ezan okunduğu zaman Allah'ı anmaya koşun, alım-satımı bırakın..." (el-Cum'a, 62/9).

"Yoksa Allah içinizden cihâd edenleri ve sabredenleri belirtmeden cennete gireceğinizi mi sanıyordunuz?" (Âlu İmrân, 3/142).

"Allah uğrunda gereği gibi cihâd edin..." (el-Hacc, 22/78).

"Çocuklarınızı yoksulluk korkusuyla öldürmeyin... Sakın zinâya yaklaşmayın... Allah'ın haram kıldığı cana haksız yere kıymayın.. Yetimin malına -ergin çağa ulaşana kadar- en güzel şekil dışında yaklaşmayın. Ahdi de yerine getirin... Birşeyi ölçtüğünüz zaman ölçüyü tam tutun, doğru terazi ile tartın.. Yeryüzünde böbürlenerek yürüme..." (el-İsrâ, 17/31, 32, 33, 34, 35, 36, 37).

"Faiz yiyenler mahşerde ancak şeytanın çarptığı kimsenin kalktığı gibi kalkarlar. Bu, onların, "zaten alış-veriş de fâiz gibidir" demelerindendir..." (el-Bakara, 2/275).

"Aranızda mallarınızı haksızlıkla yemeyin..." (el-Bakara, 2/ 188).

"Fitne kalmayıp, yalnız Allah'ın dînî ortada kalana kadar onlarla savaşın..." (el-Bakara, 2/193).

"... oraya yol bulabilen insana, Allah için Kâbe yi haccetmesi gereklidir..." (Âl-i İmrân, 3/97).

"Îffetli kadınlara zina isnat edip de, sonra dört şahit getiremeyenlere seksen değnek vurun..." (en-Nûr,14/4).

"Leş, kan, domuz eti, Allah'tan başkası adına kesilenler, dikili taşlar üzerine boğazlananlar ile fal oklarıyla kısmet aramanız size haram kılındı..." (en-Nisâ, 4/3).

"Ey inananlar, içki, kumar, putlar ve fal okları şüphesiz şeytan işi pisliklerdir..." (el-Mâide, 5/90).

Yukarıda belirtilen ayetler, Allah'ın, yapılmasını ve yapılmamasını emrettiği hükümlerden ancak bir kısımlarıdır. Bu hükümlere uyulması farz, uyulmaması ise haramdır, inkârı küfürdür.

Cengiz YAĞCl

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder