27 Nisan 2010 Salı

FER'İ MESELE

Fer' sözlükte; ayrıntı, bir asıldan ayrılan kolların herbiri ve şu'be, esas olmayıp ikinci derecede önemli olan şey anlamlarına gelir. Asl'ın karşıtıdır. Çoğulu fürû'dur. Fer'i ise asla ait olmayıp fer'a ait olana denir. Mesele de sorulup cevabı istenilen şey, soru; bir ilim ve fenle ilgili olup çözümü istenen konu ve bugünkü dilde sorun anlamlarına gelir.

İslâm dininin iman ve amelin birleşmesinden meydana gelen bir bütün olduğu gözönünde tutulursa; imana ilişkin konular aslı mesele; ibadet, muamelat (medenî ilişkiler), ve ukûbat (cezalar) ile ilişkin konular da fer'i mes'ele kapsamına girer. Ehl-i Sünnet âlimlerine göre itikadı meseleler dinin aslını ve temelini oluştururlar; ki, bu esaslar ilk insan ve ilk peygamber Hz. Adem (a.s)'dan Allah tarafından tebliğ ettikleri ilâlû dinlerin temelini oluşturmaktadır. Hz. Peygamber (s.a.s): "Esasen peygamberler baba bir kardeştirler, anaları ayrıdır, dinleri birdir" (Tecrid-i sarih Tercümesi IX, 180) buyururken bütün peygamberlerin tebliğ ettiği iman esaslarının aynı, şerîat hükümlerinin ise ayrı olduğunu vurgulamak istemiştir.


Amel, iman-küfür açısından, imandan bir cüz olmamakla birlikte, amel imanın kemale ermesi için gerekli görülmüş; bu nedenle de imandan bahseden ayetlerin hemen ardından sâlih amel adı verilen İslâm'ın ibadet, muâmelat ve ukûbat ile ilgili hükümlerine uyulması emredilmiştir. İman, amelle desteklenip beslendiği sürece güçlenir; amel ve ibadet olmayınca veya eksik bulununca imanı korumak zorlaşır.

İtikadı ve amelî konuların bütününü teşkil eden hükümler topluluğuna "din", diğer bir deyişle "şerîat" denir. Ancak şerîat kelimesi, uygulamada, ibadet, medenî hukuk, ceza hukuku ile ilgili fer'i meseleler hasredilmiştir.

İslam'da şer'î hükümlerin dört ana kaynağı vardır: Kitap (Kur'an); Sünnet (Hz. Peygamber'in söz, fiil ve takrirleri); icma (bir konuda bir asırda yasayan İslâm âlimlerinin ittifakı); Kıyas (hakkında kesin nass bulunan bir meselenin hükmünü, illeti ile o meseleye benzeyen ve hakkında hüküm bulunmayan meseleye vermek).

Hakkında ilk üç kaynakta hüküm bulunan meseleler İslâm hukukunda "aslı mesele" olarak kabul edilirken; Kitap, Sünnet ve icma'da hükmü bulunmayan bir meselede kıyas ve ictihat yoluyla verilen hükümler de "fer'i mesele" kapsamına girer.

Kıyas, hakkında nass olan bir meselenin hükmünü, hakkında nass olmayan bir meseleye tatbiki demektir. İcdihad da, hakkında kesin nass bulunmayan bir meselenin fıkıh sahasında otoriter sayılan kişilerce (müctehid) İslâm'ın ruhuna aykırı olmayacak ölçüde verilen hükümlerdir. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.s) Yemen'e vali olarak gönderdiği Muaz b. Cebel'e "İslâm adına ne ile hüküm vereceksiniz?" diye sorunca Hz. Muaz sırasıyla "Allah'ın Kitabı ile onda bulamazsam Peygamber'in sünneti ile hükmederim. Onda da bulamazsam kendi görüşümle ictihad ederim" buyurmuştur. (Ebû Davud, Akdiye, II; Tirmizi Ahkâm, 3; A. b. Hanbel, Müsned, I, 37, V, 230, 236).

Genel olarak. İslâmî ıstılahta akaid ilmine "usûlü'd-dın"; fıkıh ilmine de "fürû'u'd-dın" adı verilir.

Ahmet ÖZGEN

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder