30 Nisan 2010 Cuma

Dervişlerin Halleri

Cenâb-ı Hak buyuruyor:

“Küçümseyerek insanlardan yüz çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Zira Allah, kendini beğenmiş övünüp duran kimseleri asla sevmez.” (Lokman, 18)


Rasûlullah (sav) buyuruyor:

“Size cehennemliklerin kimler olduğunu söyleyeyim mi? Katı kalbli, kaba, cimri ve kurularak yürüyen kibirli kimselerdir.” (Buhârî, Eymân 9, Tefsîru sûre (68), 1, Edeb 61; Müslim, Cennet 47.)


Şeyh Harakanî'nin şöhretini duyan Gazneli Mahmûd, adamlarıyla birlikte, biraz da onu imtihan maksadıyla Harakan'a gelir. Sultan, yanına geldiğinde Şeyh Harakanî, ona özel bir ilgi göstermediği gibi, ayağa da kalkmaz. Sultan pek çok sorular sorar ve şeyhi sınar. Aldığı tatminkâr cevaplar ve şeyhin mehabeti karşısında irkilir, endişesi sevgi ve saygıya dönüşür. Şeyhe bir kese altın ihsanda bulunmak isterse de Harakanî bunu reddeder. Bu sefer, "Ondan bir hatıra olsun diye" herhangi bir eşyasını ister. Harakanî de Sultan'a bir gömleğini verir. Görüşme tamamlandıktan sonra Sultan, arz-ı vedâ ederken Şeyh Harakanî onu ayakta uğurlar. Sultan, şeyhin kendisini yolcu ederken ayağa kalktığını görünce sorar:

"-Efendim, geldiğimizde ayağa kalkmadınız ama, yolcu ederken ayaktasınız. Sebebini öğrenebilir miyim?" Şeyh Harakanî, şu karşılığı verir:

"-İlk gelişinizde padişahlık gururu ve bizi imtihan niyyetiyle geldiniz. Ama şimdi dervişlerin haliyle ayrılıyorsunuz. Dervişlik devletine ve tevâzu haline saygı gerekir." (Hasan Kâmil Yılmaz, Altınoluk Dergisi, 1991-Ekim, Sayı:068, Sayfa:028 )


Her Güne Bir Esma-ül Hüsna

el-Latîf: Lütuf sahibi, yaratılmışların ihtiyaçlarını en ince noktaya kadar bilip karşılayan.


Lügatçe


mehabet: Azamet, ululuk, korkunçluk; büyük görünme.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder