16 Nisan 2010 Cuma

BER'

Kötü görülen, hoşlanılmayan şeylerden uzak durmak, tertemiz ve her türlü kirden uzak yaratmak, iyileşmek ve şifa bulmak anlamlarına gelen ve yaratılışı ifade eden bir terim.

Kelimenin kökü Be-ra-e' fiilidir. Min' edatıyla kullanıldığında -den uzaklaşmak, ilgiyi kesmek'; Tef'îl' babında 'Ber ra e' şekliyle aklamak, beraet ettirmek; 'istif'âl' babında 'İs teb-ra-e' şeklinde kullanıldığı zaman ise temizlenmek, berâatını istemek anlamlarına gelir.

Allah'ın güzel isimlerinden olan Bârî, Allah'ın yarattığı şeyleri tertemiz yarattığını ve her türlü kirden arındırdığını ifade eder. (Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dini Kur'an Dili, VII, 4876). Hak Teâlâ zatı, sıfatları, isimleri, fiilleri ve şuûnatıyla tertemiz, her türlü çirkinlik ve kirden müberra ve her türlü noksanlıktan uzak olduğu için; O' nun yaratması da böyle tertemiz ve her türlü noksanlık ve kirden, ayıptan uzaktır.


Kelimenin Kur'an'da geçen diğer şekillerinin de kuşkusuz bu kök anlamıyla yakından bağlantısı vardır. Sözgelimi, Hz. İsa'nın "körü ve alacalıyı ibrâ ettiği", yani iyileştirdiği belirtilir (Âli İmrân, 3/49). Yusuf suresinde Hz. Yusuf veya Aziz'in karısı "Ben nefsimi tebrie etmem"(Yusuf 12/53) derken nefsini temize çıkarmak, daha doğrusu kötülüklerden uzak görmek istemediğini; çünkü nefsin her zaman kötülüğü emrettiğini belirtir. İnsan, tabiatı gereği yanılır, kötülük ve günah işleyebilir. Bu yüzden, Allah' tan başkası temelde barî' değildir; noksanlık, kötülük ve günah insanın ayrılmaz özelliklerindendir. Buna karşılık, insan tövbe ve istiğfar ile, haramlardan mümkün olduğunca kaçıp, emredilenleri yerine getirmekle günahlardan temizlenir, yani nefsini tezkiye' eder; ama tebrie' edemez.

İslâm'ın oldukça önemli kural ve esaslarından olan teberrî' veya teberrâ' ise, Allah'ın düşmanlarından uzak durmak, onları velî, sırdaş ve lider edinmemek, kendilerine özellikle müslümanların kaderiyle ilgili görevleri tevdî etmemek ve onlarla gönülden dost olmamak demektir. (el-Bakara, 2/166-7; el-En'âm, 6/68; el-Enfâl, 8/48; et-Tevbe, 9/3).

Aynı 'Be-ra-e' fiilinden türeyen 'Berâet' kelimesi ise; "mahkemede suçsuzluğu ortaya çıkmak ve suç töhmetinden kurtulmak", siyasî hukuk açısından ise "ilişkileri kesme, sulh durumuna son verme" anlamlarına gelir ve Kur'an-ı Kerîm'de Tevbe suresinin başında kullanıldığı biçimiyle, artık İslâm'ın hakim duruma geçtiği konumda ya İslâm'ı seçmek, ya da savaşa hazır olmak şıklarından birini tercih hususunda müşriklere verilen ültimatom (Elmalılı, Hak Dini Kur' an Dili, Tevbe,1 ) manasını ifade eder.

Yine, aynı fiilden gelen "beriyye" kelimesi ise "yaratıklar" demektir. Kur'an'da 'hayru'l-beriyye' ve 'şerru'l-beriyye' şeklinde geçer (Beyyine, 98/6-7).

Ali ÜNAL

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder