1 Şubat 2011 Salı

Allâh’ın Kaderine Kaçıyoruz.

Cenâb-ı Hak buyuruyor:
“Yeryüzünde vukû bulan ve sizin başınıza gelen herhangi bir musîbet yoktur ki, Biz onu yaratmadan önce, o bir kitapta yazılmış olmasın. Şüphesiz bu, Allâh’a göre kolaydır.” (Hadîd, 22)
Rasûlullah (sav) buyurdular:
“Kadere îmân etmek, her türlü keder ve hüznü giderir.” (Suyûtî, Câmiu’s-Sağîr, I, 107)
Hz. Ömer (ra) bir yolculuktayken, gitmek üzere oldukları Şam’da salgın hastalık zuhûr ettiğini haber alınca gerekli istişâreler netîcesinde Şam’a gitmekten vazgeçmiştir. Aslında Cenâb-ı Hakk’ın ve Hazret-i Peygamberin emrine daha muvâfık olan bu ihtiyat ve tedbir karşısında sahâbeden Ebû Ubeyde bin Cerrah (ra), Hz. Ömer (ra)’a:
“–Allâh’ın kaderinden mi kaçıyorsun?” diye sormuş, Hz. Ömer (ra) ise, o âlim ve fâzıl sahâbîden böyle bir suâli beklemediği için:
“–Keşke bunu senden başkası söyleseydi ey Ebû Ubeyde! Evet, Allâh’ın kaderinden, yine Allâh’ın kaderine kaçıyoruz. Ne dersin, senin develerin olsa da bir tarafı verimli, diğer tarafı çorak bir vâdiye inseler ve sen verimli yerde otlatsan Allâh’ın kaderiyle otlatmış; çorak yerde otlatsan yine Allâh’ın kaderiyle otlatmış olmaz mıydın?” (Buhârî, Tıb, 30) (Osman Nûri Topbaş, Son Nefes, Erkam Yay.)
Her Güne Bir Esma-ül Hüsna (Allah’ın En Güzel İsimleri)
el-Müheymin: Mahlûkatını gözetip koruyan, korkulardan emin kılan, her şeye şahit olan, muhafaza eden demektir.
Kısa Günün Kârı
Fani ömrümüzde İlahi takdire razı olalım.
Lügatçe
vukû: Olma, meydana gelme.
musîbet:
Ansızın gelen felaket, sıkıntı veren şey.
zuhûr:
Meydana çıkmak.
istişâre:
Danışma.
muvâfık:
Uygun.
ihtiyat:
Sakınma.
fâzıl:
Faziletli, erdemli kimse.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder