11 Şubat 2011 Cuma

İCÂRE

Kiraya vermek, menfaatin satımı yararlanılması şer'an mübah olan bir şeyden, bir bedel karşılığında belli bir süre yararlanmak üzere yapılan akit. Aynı kökten gelen isti'câr ise kira ile tutmak anlamındadır.
Icârede akdin konusu yararlanma olup, konu bakımından ikiye ayrılır.
1- Herhangi bir menkul veya gayr-i menkulden yararlanmak üzere yapılan kira sözleşmesi. Bina, elbise ve hayvan kiralama gibi.
2- Insanın, başkası için çalışması üzerine yapılan kira sözleşmesi ki, buna "iş akdi" veya "hizmet sözleşmesi" denir. Ücret veya maaş karşılığı işçi yahut memur çalıştırmak, sanatkâra ücretle iş yaptırmak gibi.
Bir şeyin aynını (kendisini) istihlâke yönelik icâre akdi geçerli değildir. Ağaç ve üzüm bağlarını meyvesi; hayvanı sütü, yağı veya yapağısı için kiralamak gibi. Yine altın, gümüş, nakit para, yiyecek ve içecek maddeleri gibi kendilerinden yararlanmak ancak tüketmek suretiyle mümkün olabilen şeyler de kira akdine elverişli değildir. Çünkü icârede akdin konusu, şeyin kendisi değil, o şeyden yararlanmadır. Bu "kendisinden aynı devam etmekle birlikte yararlanmak mümkün ve caiz olan her şeyin, kira akdine konu olması da mümkündür" şeklinde ifade edilebilir (el-Kâsânî, Bedâyîu's-Sanâyi', l V, 174; Ibnü'l-Hümâm, Fethu'l-Kadîr, VII, 145; Ibn Âbidîn, Reddü'l-Muhtâr, V, l; Ibn Kudâme, el-Muğni, V, 398; Mecelle, mad., 421).
Kira akdinin caiz oluşu Kitap, Sünnet ve icmâ delillerine dayanır.
Kur'an-ı Kerimde şöyle buyurulur: "Onlar sizin için çocuklarınızı emzirirlerse, onlara ücretlerini veriniz" (et-Talâk, 65/6).
Allahü Teâlâ, Şuayb (a.s)'ın iki kızından hikaye ederek, şöyle buyurdu: "Iki kadından biri; babacığım, onu ücretli olarak tut. Çalıştırdığın işçilerin en iyisi bu güçlü ve güvenilir kimsedir, dedi. (Şuayb a.s) dedi; Şu iki kızımdan birisini, bana sekizyıl ücretli çalışman şartıyla-ki süreyi on yıla tamamlarsan bu senin bileceğin iştir. Sana nikahlamak istiyorum" (el-Kasas, 28/25-27). Bizden önceki şeriatlar neshedilmedikleri sürece bizim için de geçerlidir. Bundan dolayı Musâ (a.s)'ın Şuayb (a.s)'a kira ile çalışması bizim içinde geçerli bir şeriattır.
Hadislerde şöyle buyurulur: "Işçiye ücretini teri kurumadan önce veriniz" (Zeylaî, Nasbu'r-Râye, IV, 129 vd.; el-Heysemî, Mecmau'z-Zevâid, IV, 97; eş-Şevkâni, Neylü'l-Evtâr, l V, 292). Burada ücreti verme emri, kira akdinin sahih olduğunu gösterir.
"Bir isçiyi kiralayan kimse ona vereceği ücreti bildirsin" (Nesâî, Imân, 44; Zeyd b. Ali, Müsned, H. No: 654; Zeylaî, a.g.e, IV, 131; eş-Şevkanî, a.g.e, V, 292).
Saîd b. el-Müseyyeb'in Sa'd (r.a)'dan naklettiğine göre, Sa'd şöyle demiştir: "Biz araziyi iyi ürün veren kısmı karşılığında kiralıyorduk. Rasûlüllah (s.a.s) bizi bundan alıkoydu ve bize bunları altın veya gümüş para karşılığında kiralamamızı emretti" (Ahmed b. Hanbel, Ebû Dâvud, Nesâî'den naklen es-Sevkânî, a.g.e, V, 279).
Yukarıdaki ayet ve hadisler daha çok insanın emeğini belli ücret karşılığında kiralaması ile ilgilidir. Islâm hukukunda menkul veya gayr-i menkullerin bir bedel karşılığında kiralanması ile işçi, memur, asker gibi kişilerin işverenle yaptıkları "memuriyeti kabul etme" veya "iş akdi" aynı nitelikte sayılmıştır.
Ashab-ı Kiram, icâre akdinin caiz olduğu konusunda görüş birliği içindedir. Çünkü insanların bu akde ihtiyacı vardır. Eşyanın satımı caiz olunsa, yararlanmak için kiralanmasının da câîz olması gerekir (es-Serahsî, a.g.e, XV, 74; Ibnü'l Hümâm, a.g.e, VII, 147; el-Kâsâni, a.g.e, IV, 173; Ibn Rüşd, Bidâyetü'l-Müctehid, II, 218; eş-Şirâzî, el-Mühezzeb, 1, 394; Ibn Kudâme, el-Muğnî, V, 397).
Kira akdinin rüknü, icap ve kabuldür. Islâm hukukçularının çoğunluğu buna, tarafları, ücret ve yararlanmayı da ilâve eder.
Satım akdinde olduğu gibi, kira akdinde de dört şart aranır:
Meydana gelme (in'ikad), yürürlük (nefâz), sıhhat ve lüzum şartları, meydana gelme şartları; akdi yapanlarla, akdin kendisi ile ve akdin yeri ile ilgili şartlar olmak üzere üçtür. Kira akdi taraflarının, temyiz kudretine sahip olması gerekir. Akıl hastaları, gayrı mümeyyiz küçükler kira akdi yapamaz. Ancak Hanefilere göre mümeyyiz küçük çocuk kira veya iş akdi yapsa, eğer tasarrufa izinli ise ve bu akitler onun lehine ise, geçerli olur. Şâfiî ve Hanbelîlelere göre ise bu gibi akitlerde akıl ve buluğ şarttır (Ibn Kudâme, el-Muğnî, V, 398).
Kira akdinin yürürlük kazanması için mülkün veya velâyetin tam olması gerekir. Bu yüzden fuzûlînin kira akdi mülk sahibinin icâzet vermesi şartıyle geçerli olur.
Kira ve iş akdinde tarafların rızası şarttır. Çünkü bu akit, temelde satın akdine benzer. Akdin konusunun anlaşmazlığa yol açmayacak ölçüde belirli olması gerekir. Kira ve iş akdinde, akdin konusu yararlanmadır. Yarar yönü belirsiz olursa akit sahıh olmaz. Çünkü bu, teslime ve teslim almaya engel olur. Akdin konusunu bilmek, yararlanmanın yerini, konusunu, süresini; sanatkâr veya işçi kiralamada yapılacak işi açıklamak suretiyle meydana gelir (el-Kâsânî, a.g.e, IV, 176; Ibn Kudâme, el-Muğnî, V, 398; es-Serahsî, a.g.e, XVI, 43; eş-Şîrâzî, el-Mühezzeb, I, 396, 401).
Islâm hukukçularının çoğunluğuna göre kira akdi, uzun olsun kısa olsun, herhangi bir süre için geçerlidir. Çünkü süre belli olunca, bu süre içinde yararlanmanın miktarı da bilinmiş olur. Ancak vakıf mallar bundan müstesnadır. Tercih edilen görüşe göre, bunlarda uzun süreli kiralama caiz olmaz. Çünkü kiracı, süre çok uzayınca mülk iddiasında bulunabilir. Bu süre gayrı menkullerde üç, menkullerde bir yıldır. Yetimin malınıkiralamada da aynı hüküm uygulanır (Ibnü'l-Hümâm, a.g.e, VII, 150).
Kira akdi, bilirkişinin kanaatine göre, kiralanan şeyin var olabileceği süre için geçerli olur. Bundan daha uzun süreyi kapsamaz. Çünkü buna Islâm'da delil yoktur (eş-şîrâzî, el-Mühezzeb, l, 396; Ibn Kudâme, a.g.e, V, 401).
Aylık kiralamalarda kira akdi ilk ay için geçerli olur. Diğer aylara girildikçe, akit yenilenmiş bulunur. Yıl üzerinden yapılan akitlerde de uzama bu prensibe göre olur. Alış-verişte parayı verip hiç konuşmadan malı teslim alma, fiyatı belli olan mallarda karşılıklı rıza anlamına geldiği gibi, kira akdi de süre bitince önceki şartlara göre kendiliğinden uzamış olur. Tarafların süre sonunda akdi feshetmemesi veya yeni şartlar öne sürmemesi akit sırasındaki şartlara göre kira akdinin devamına razı olduklarını gösterir (el-Kâsânî, a.g.e, IV, 182; Ibn Kudâme, a.g.e, V, 409).
Iş akdinde ayrıca yapılacak işin de belirlenmesi gerekir. Işverenin işçiden yararlanma şekil ve miktarı şartlara ve örfe göre olur. Ayrıca yapılacak işin meşrû bir iş olması da gerekir. Şart ve örf yoksa işçiye zarar vermeyecek bir yol izlenir. Işçiden yararlanma, işin türünün ve çalışma süresinin birlikte beyanı ile belirli hâle gelir. Ebû Hanîfe (ö. 150/767), Imam Şâfiî (ö. 204/819) ve bir rivayetle Hanbelîlere göre çalışma süresinin belirlenmesi yeterli olup, ayrıca yapılacak iş miktarının belirlenmesi caiz olmaz. Aksi halde iş akdi fâsit olur. Ebû Yûsuf (ö. 182/798)'a, Imam Muhammed (ö. 189/805)'e, Mâlikîlere ve bir rivayette Hanbelîlere göre, süre ve iş miktarı bir arada belirlenebilir (el-Kâsânî, a.g.e, IV, 184, 185; eş-Şîrâzî, a.g.e, I, 396; el-Fetâvâ'l-Hindiyye, IV, 410, 445, 456, 470; ez-Zühaylî, el-Fıkhu'l Islâmî f; Uslûbihi'l-Cedîd, Dımaşk (t.y), I, 555, 556).
Kira akdinde yararlanmanın meşrû olması gerekir. Oturmak için ev, ticaret için dükkân, naklıye için araç kiralamak gibi. Haram bir iş yaptırmak için kira akdi caiz olmaz. Zulmen bir adamı dövdürmek veya öldürmek kumar oynatmak ve benzeri işler için adam kiralamak caiz değildir. Yine bir zimmî (Hristiyan, Yahudi) Islâm ülkesinde bir müslümanın evini veya dükkânını şarap satmak veya kumar oynatmak için kiralasa, bu akit geçerli olmaz. Çünkü bu ma'siyet için kiralama otur. Ancak Ebû Hanîfe'ye göre, evi ibâdet (kilise) amacıyla kiralarlarsa bu caiz olur (el-Kâsânî, a.g.e, IV, 176; es-Serahsî, a.g.e, XVI, 38; Ibn Kudâme, a.g.e, V, 503).
Kira konusunun, kiralayanın üzerine farz veya vacipgibi bizzat yapması gereken bir amel (ibâdet) olmaması gerekir. Bu yüzden; namaz, oruç, hac, imamlık, müezzinlik ve Kur'an öğretimi ibadet ve tâatler için adam kiralamak başlangıçta caiz görülmemişken, Hanefîlerde din görevliliği, 13. Miladî yüzyıldan itibaren, emeğin veya boş zamanın ücret karşılığı kiralandığı bir statüye kavuşmuştur. Şâfiî, Mâlikî ve Hanbelî mezhepleri ise İslam'ın başlangıcından itibaren imamlık, müezzinlik, müftülük gibi hizmetlerin ücret karşılığı yapılabileceğine fetva vermişlerdir (el-Kâsânî, a.g.e, IV, 184; el-Fetâvâ'l Hindiyye, IV, 448; el-Mâverdî, el-Ahkâmü's-Sultâniyye, Çev.: Ali Şafak, s. 210; Ibn Kudâme, a.g.e, VI, 5, VII, 317)
Kira bedelinin, kira konusu cinsinden bir menfaat olmaması gerekir. Bir evde oturma karşılığı, kendi evinde oturtma, hizmet karşılığı hizmet, binme karşılığı binme, ekip-biçme karşılığı ekip biçme gibi. Hanefîlere göre bu fâiz (riba)'e yol açar. Çünkü onlar nesîe (vadeye bağlı) ribada, akdin haram oluşuna elverişli olarak, yalnız cins birliğine itibar ederler. Kira akdinde yararlanma parça parça (zaman ilerledikçe) meydana geldiği için akit sırasında henüz mevcut değildir. Bu yüzden taraflardan birisinin kabzı (teslim alması) gecikir ve nesîe ribası gerçekleşir. Şâfiîlere göre ise, cins birliği, tek başına ribâ sebebiyle akdi haram kılmaz (el-Kâsânî, a.g.e, IV, 194).

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder