Tarikata girmeden Islam yaşanamaz. Müctehitler bile buna muhtaçtır. Bu yüzden Imam Azam, tarikata intisab ettiği son seneleri için " Son iki senem olmasaydı helak olurdum" demiş, Imam Şafii de Şeyban isimli bir çobandan tarikat dersi almıştır... deniyor, bu doğru mudur ?
Rasulüllah'ın (s.a.) ashabının yaşadıkları zühal, nefis tezkiyesi, verâ, zikir ve nafileleri yaşama anlamında (ise) tasavvufu ve onun bir mezhebi olan tarikatı kabul ve ispat, her halde bu sorunun cevabı değildir ve ehli ilmin bunda şüphesi de yoktur. Fıkıh, hadis ve tefsir gibi ilimlerdeki istilah ve metodların sahabe döneminde bulunan asıllarına göre gelişme ve değişme göstermesi gibi, söz konusu ilimde de istilahların ve metodların geliştirilmesi, daha kestirme metodlar ve disiplinler bulunması da normaldir makuldur. Bunlara da kimsenin söyleyecegi pek fazla bir şey yoktur.Ancak bütün bunları anlatabilmek için müslümanlarca "delil" sayılmayan yöntemlere başvurmanın da gereği yoktur. Bilindiği gibi Islâmda ilmin yolları üçtür:1. Sağlam duyular. 2. Doğru haber 3. Akıl. Sözünü ettiğiniz bilgiler sağlam duyuların ve aklın konusuna değil, haberin konusuna girerler. Haberin doğru olabilmesinin de belli şartları vardır.Bunun için de müslümanlar "isnad ilmi" diye bir ilim geliştirmiş ve bu yolla sağlamlığını tespit ettikleri haberleri, kitaplarda tescil etmişlerdir. Imdi, sorudaki iddiaları böyle bir belge ile ispat etmemiz (ya da etmeleri) mümkün değildir. Çünkü ilmi ölçülerle doğru diyebileceğimiz bir sağlam kaynakta böyle bir şey kaydedilmemiştir.
Gerçi Imam Gazali (her nedense): " Imam Şafii Şeyban-i Râî'nin önünde mektebe giden bir çocuk gibi diz çöker ve yapacağı işleri kendisinden sorardı. Kendisine: senin gibi bir zat, böyle bir bedeviden bilgi alır mı? diye sorulduğunda bu adam bizim bilmediğimizi biliyor, cevabını verirdi. (Imam Gazâlî, Ihya I/24-25 (Terc:1l61 )) diyor ama:Bu haberin doğru olduğunu kabul etsek dahi bu, Imam Şafiî'nin ondan tarikat dersi aldığını ve bugünkü anlamda onu mürşit edindiğini göstermez. Aksine Imam Şafiî'nin tevazuunu ve kendi ifadesinden de anlaşılacağı üzere, bilmediği bir şeyi bilen, bir çoban dahi olsa, " Bilmiyorsanız ehli zikir olan ilim sahiplerine sorun" emri ilahisine uyarak ona sorma nezaketi gösterdiğini anlatır.Yine Gazalî'nin, aynı yerde, "Ahmed b. Hanbel ile Yahya b. Main, Marufu Kerhi'ye başvurur, ondan sorarlardı" ifadesini de aynı şekilde anlarız. Çünkü "her bilenin üstünde bir bilen daha vardır". Bazı konularda onların bu imamlardan fazla biliyor olması mümkündür.Kaldı ki durum tarihi açıdan öyle de değildir. Mesela Sehavî derki : "Şafiî ve Ahmed'in, Şeyban er-Râî ile buluştukları ve ondan bir şeyler sorduklarına dair haberler ehli marifetin ittifakı ile batıldır. Çünkü bu imamlar Şeyban'a yetişmemişlerdir". (Sehavî, el-Makarıdü'I-hasene 474) Aynı şeyi Aliyyu'1 Kâri de hem "el-Masnû", hem de "el-Esraru'1-mer-fu'a" adlı eserlerinde nakleder. (Ali el-Karî, el-Masnü' (thk. A. Ebu Gudde) 220, el-Esrâru'l-merfu'a (thk. M.es-Sabbag) 38l)Imam Azam'ın "Eğer iki sene olmasaydı Numan helak olurdu" anlamında: "Lev-lâ senetân le-heleke Nu'man" dediğine dair de hiç bir güvenilir kaynakta bir kayda raslanmadığını Muhakkık Kevseri söyler. (Kevserî, Irgamu'l-merîd 41.) Ama sahih kabul edildiği takdirde dahi Imam Ebu Hanefe'nin bu sözle neyi kastetmiş olabileceği açık değildir. Tarikata girip, bir şeyhe intisap ettiği için bunu kurtuluş saymış ve öyle demiş olduğu bundan anlaşılmaz.Kısaca o büyük zatların böyle kurtarıcılara ihtiyaçlarından çok onların bunlara ihtiyaçları vardır. "Dürrul Muhtar sahibi Allame Hankafi'nin Kuşeyri'den naklettiği gibi, tasavvufun makbul tarikatlarının da Davud Tâî ve maruf Kerhi gibi büyük veliler vasıtası ile dayanağı Imam Azam'dır" (Ismail Hakkı, Mevahibu'r-Rahman 109) Ictihadında şu metodu benimseyen Imam Azam'ın, hayatının sonuna doğru bu metoddan vazgeçtiği rivayet edilmiştir. Kitap'tan sonra herhangi bir meselede bir hadis varsa onu alırız. Bir mesele hakkında sahabeden birden çok görüş gelmişse, Kitaba ve sünnete daha uygun olanı tercih ederiz. Bunlardan biri yoksa tabiiki taklid etmeyiz, biz de onlar gibi ictihat ederiz. (Ismail Hakkı, age. 31)Bu iki imamın hayatlarını en geniş anlatan kaynaklarda bunların üstadlarına baktığımızda sözü edilen zevattan, ya da benzerlerinden ders aldıklarına dairde bir şey göremeyiz (bk. Ebu Zehra, Ebu Hanife (Terc. O. Keskinogln) 109 vd.; Imam Şafiî, 40 vd.)
Mecmeu'l Bahreyn Abidesi - Hz.Mevlânâ ile Şems-i Tebrîzî'nin Buluştuğu Yer,
Karatay, Konya
-
*Mecmeu'l Bahreyn Abidesi - Hz.Mevlânâ ile Şems-i Tebrîzî'nin Buluştuğu Yer*
Hz.Mevlânâ ile Şems-i Tebrîzî'nin buluştuğu yer, yani Mecmau'l Bahreyn
Abide...
13 saat önce
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder