1 Şubat 2011 Salı

Yarına Çıkabilecek miyiz?

Cenâb-ı Hak buyuruyor:
“Nihayet o gün (dünyada yararlandığınız) nimetlerden elbette ve elbette hesaba çekileceksiniz.” (Tekâsür, 8)
“Müslüman olan, kendisine yeteri kadar rızık verilen, Allah’ın kendisine verdiği nimete kanâat eden kimse şüphesiz kurtuluşa ermiştir.”  (Müslim, Zekât 125. Tirmizî, Zühd 35; İbni Mâce, Zühd 9)
Halîfe Ömer bin Abdülazîz, insanlara güzel örnek olabilme husûsunda zirve şahsiyetlerden biridir. Onun pek çok güzel hâllerinden biri de şöyledir:
O, bir gece evinde otururken vezir­lerinden biri kapıya geldi. Halîfe:
“–Böyle vakitsiz ziyâretinizin sebebi nedir?” diye sordu. Vezir:
“–Müzâkeresi elzem olan bir mesele için geldim.” cevâbını verdi. Ömer bin Abdülazîz:
“–Ayrı bir odada meseleyi müzâkere için başka kandilim yok. Beytülmâl’den ancak bir kandile kifâyet edecek kadar yağ almaktayım, onu da âilem ile birlikte kullanıyorum.” dedi.
Vezir:
“–Yarınki istihkâkınıza mahsûben lâzım olan yağı Beytülmâl’den
alsak olmaz mı?” diye sordu.
Halîfe; “–Olur.” diyerek bir senet yazdı ve veziri, kiler emînine gönderdi. Kiler emîni senedi okuduktan sonra:
“–Bu yalnız yarınki istihkâkın senedidir, kifâyet etmez. Halîfenin, yarına çıkacağına dâir de bir senet imzalaması lâzımdır ve o senedi de getirmeniz îcâb eder.” cevâbını verdi.
Bu cevap üzerine çâresiz kalan vezir, kendi evinden tedârik ettiği yağ kandilini alarak tekrar halîfenin huzûruna çıktı. Görüşmek istediği meseleyi müzâkere edip karara bağladıktan sonra vezir, halîfeye hitâben:
“–Efendim, Beytülmâl’den aldığınız şeylerin kâfî gelmediği görülüyor. Biraz daha fazlasını emir buyursanız da bir kısmını ihtiyaten biriktirip vefâtınızdan sonra evlât ve torunlarınızın zarûrî ihtiyaçları için bıraksanız?!” dedi.
Bu teklif karşısında Ömer bin Abdülazîz şu muhteşem cevâbı verdi:
“–Eğer benim geride kalan evlâtlarım sâlih kimselerden olurlarsa, onların sıkıntıya düşmelerinden korkmam. Zîrâ Cenâb-ı Hak; “…Allah sâlih kullarının velâ­yet ve vesâyetini bizzat deruhte eder.” (A’râf, 196) buyurmuştur. Cenâb-ı Hak, onların velîsi ve vasîsi olduktan sonra onların ilerde karşılaşacakları hâllerden hiç endişe etmem. Yok, sâlih değil de sefih olacaklarsa, böyleleri hakkında da yine Kur’ân-ı Kerîm’de; “Mallarınızı sefihlere vermeyiniz…” (Nisâ, 5) buyrulmuştur. Bu nehy-i ilâhîye rağmen sefih olacak çocuklarıma mal mı toplayacağım!” (Osman Nûri Topbaş, Faziletler Medeniyeti II, Erkam Yay.)
Her Güne Bir Esma-ül Hüsna (Allah’ın En Güzel İsimleri)
el-Melik: Bütün kâinatın, görülen ve görülmeyen bütün âlemlerin tek sahibi ve mutlak sûrette tek hükümdarı demektir.
Kısa Günün Kârı
Harcamalarımızın bir gün hesabının sorulacağını unutmayalım!
Lügatçe
kanâat: Aç gözlü olmayıp hırs göstermemek. Kısmetinden fazlasına göz dikmemek. Helâl ile yetinip haramı istememek. Az şeyi de olsa kısmetine razı olmak.
müzâkere:
Bir iş hakkında konuşmak, bir iş için önceden danışıp görüşmek.
elzem:
Çok gerekli.
beytülmâl:
Devlet hazinesi.
velâyet:
Velilik.
vesâyet:
Vasi olma durumu, vasinin yaptığı iş.
sefih:
Malını haram olan yerlere harcayan.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder