Cenâb-ı Hak buyuruyor: “De ki: Ey nefislerine zulmetmekte aşırı giden kullarım! Allâh’ın rahmetinden ümîdinizi kesmeyiniz! Çünkü Allâh bütün günahları affeder. Muhakkak O, çok bağışlayıcı ve engin merhamet sâhibidir.” (Zümer, 53) |
Rasûlullah (sav) buyurdular: “Günahlarına (nedâmetle) tevbe eden, hiç günah işlememiş gibi olur!” (İbn-i Mâce, Zühd, 30) |
Allâh Rasûlü, amcası Hz. Hamza’yı şehîd ederek kendisini derîn bir hüzne boğan Vahşî’yi, İslâm’a dâvet etmesi için ashâbından birini gönderdi. Vahşî ise Rasûlullâh’a cevâben: “–Yâ Muhammed! Sen, “Bir kimseyi öldüren, yâhud Allâh’a şirk koşan veyâ zinâ eden biri, kıyâmet günü iki kat azâba uğrar ve cehennemde hor ve hakîr olarak ebediyyen kalır.” (Furkân, 68-69) diye Allâh’ın hükmünü beyân etmiş iken, beni nasıl oluyor da İslâm’a dâvet edebiliyorsun? Ben ki bu çirkinliklerin hepsini yaptım. Benim için nerede bir kurtuluş yolu olacak ki?” dedi. Bunun üzerine Allâh Teâlâ: “De ki: Ey nefislerine zulmetmekte aşırı giden kullarım! Allâh’ın rahmetinden ümîdinizi kesmeyiniz! Çünkü Allâh bütün günahları affeder. Muhakkak O, çok bağışlayıcı ve engin merhamet sâhibidir.” (Zümer, 53) âyetini inzâl etti. Nihâyet Vahşî âyet-i kerîmedeki müjde ile ferahladı ve: “–Rahmetin ne kadar da büyük ey Rabbim!” diyerek ve tevbe-i nasûhta bulunarak arkadaşlarıyla birlikte müslüman oldu. Rasûl-i Ekrem (sav)’in yanındaki sahâbîler: “–Yâ Rasûlallâh! Bu af ve merhamet sadece Vahşî’ye mi mahsustur, yoksa bütün müslümanlara mı?” diye suâl ettiklerinde Rasûlullâh (sav): “–Bütün müslümanlar içindir.” buyurdular. Hz. Hamza’yı Uhud’da şehîd eden Vahşî, artık Hz. Vahşî (ra) idi. Ve bu hidâyet ve mağfiretin mânevî hazzı içinde, kendisini affettirebilmek ümîdiyle, Hz. Hamza’ya diyet olarak, peygamberlik iddiâsında bulunan Müseylemetü’l-Kezzâb’ı bir savaşta bütün tehlikelerini göze alarak katletti ve böylece bir fitneye son verdi. (Osman Nûri Topbaş, Vakıf, İnfak ve Hizmet, Erkam Yay.) |
Her Güne Bir Esma-ül Hüsna (Allah’ın En Güzel İsimleri) el-Kâbız: İmtihan için sıkan, rızkı belli bir ölçüde tutan ve o ölçüyle veren, ölüm anında kullarının can emanetini geri alan demektir. |
Kısa Günün Kârı İşlediğimiz günahları bir daha yapmamak üzere tövbe edelim. |
Lügatçe nedâmet: Pişmanlık. hor: Değersiz, önemli olmayan. hakîr: Küçük. Ehemmiyetsiz. Kıymetsiz. İtibarsız. Kudretsiz. tevbe-i nasûh: Sâdık tövbe, işlediği günâhı bir daha yapmamak üzere tövbe etmek ve bu tövbesinde tam kararlı olmak. inzâl: İndirme. |
Meyhanecinin Hacı Veyiszâde'yi Evine Daveti
-
Dr.Ali Kemal Belviranlı anlatıyor:
Benim de içinde bulunduğum bir olay değil şimdi anlatacağım, duydum.
Hoca Efendi herkesin davetine giderdi.
İncitmek ...
12 saat önce
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder