6 Şubat 2011 Pazar

Onları Sîmâlarından Tanırsın

Cenâb-ı Hak buyuruyor:
“Sadakalar, hayatlarını Allah yoluna vakfedip gelir temini için  fırsat bulamayanlara verilmelidir. Onlar dilenmedikleri için, onları tanımayanlar dilenmediklerine bakarak zengin olduklarını zannederler. Sen ise onları sîmâlarından tanırsın; onlar, yüzsüzlük ederek insanlardan ısrarla bir şey istemezler.” (Bakara, 273)
Rasûlullah (sav) buyurdular:
“Üstteki el, alttaki elden daha hayırlıdır. Harcamaya, geçimini üstlendiklerinden başla! Sadakanın iyisi, ihtiyaç fazlası  maldan verilendir.  Dilenmekten sakınmak isteyenleri,  Allah  iffetli kılar. Halka karşı tok gözlü davranmak isteyenleri de Allah, insanlara muhtaç olmaktan kurtarır.” (Buhârî, Zekât 18, Vasâyâ 9, Nafakât 2; Müslim, Zekât 95.)
Ebû Bişr Kabîsa İbni’l-Muhârik (ra) şöyle dedi:
Yüklendiğim bir kefâlet borcu yüzünden Rasûlullah (sav)’e başvurdum. Bana;
“-Bekle biraz. Sadaka malı gelsin, ondan sana verilmesini emrederiz!” dedi. Sonra da şöyle buyurdu:
“-Ey Kabîsa! Dilenmek yalnızca üç kişi için helâldir:
Kefâlet üstlenen kişi ki, borcunu ödeyinceye kadar dilenmesi helâldir. Sonra dilenmekten  vazgeçer.
Bütün mal varlığını yok eden büyük bir felâkete uğramış kişinin geçimini yoluna koyacak kadar -yahut ihtiyacını giderecek kadar- dilenmesi helâldir.
Hakkında, kendisini tanıyanlardan aklı başında üç kişinin “filan fakir düştü” diyecekleri kadar fakr u zarûrete uğramış kişinin geçimini temin edecek kadar dilenmesi helâldir. Ey Kabîsa! Bu hallerin dışında dilenmek haramdır, dilenen haram yemiş olur.” (Müslim, Zekât 109. Ebû Dâvûd, Zekât 26; Tirmizî, zekât 23; Nesâî, Zekât 80.)
Her Güne Bir Esma-ül Hüsna (Allah’ın En Güzel İsimleri)
el-Alîm: Her şeyi bilen, hakkıyla bilendir. Allah-ü Teâlâ’ya nisbet edildiğinde, zaman ve mekân kaydı olmaksızın, olmuş olanı, olmakta olanı ve gelecekte olacak şeyleri; küçük-büyük, gizli-âşikâr, her şeyi ve her hadiseyi bilen demektir.
Kısa Günün Kârı
Rabbimizin emrettiği gibi ihtiyaç sahiplerine yardım edelim.
Lügatçe
vakfetmek: Vakıf durumuna getirmek, adamak, bir şeyin bütününü bir işe vermek.
sîmâ:
Yüz, kişi.
kefâlet:
Kefillik.
fakr u zarûret:
Fakirlik ve çaresizlik.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder