2 Ağustos 2010 Pazartesi

Sâhibü’l-Vefâ

Cenâb-ı Hak buyuruyor:
“De ki: Rabbim, kullarından dilediğine bol rızık verir ve (dilediğinden de) kısar. Siz hayıra ne harcarsanız, Allah onun yerine başkasını verir. O, rızık verenlerin en hayırlısıdır.” (Sebe’, 39)
Rasûlullah (sav) buyuruyor:
“Allah yolunda (cihâd edilmesi için) sarfettiğin para, köle âzâd etmek için harcadığın para, fakire sadaka verdiğin para ve bir de aile fertlerinin ihtiyaçları için harcadığın para var ya! İşte bunların içinde sana en çok sevap kazandıracak olanı, ailen için harcadığın paradır.” (Müslim, Zekât 39)
Mûsâ Efendi (ks)’den hatıralar
Mûsâ Efendi'nin muhterem mahdumları anlatıyor:
“Bir sohbet meclisinden sonra Bosna-Hersek’teki yaraların sarılması için yardım toplanmıştı. Herkesin kendi adına belli bir yardımda bulunduğu mecliste, O, büyük bir meblağ uzatmış ve:
“Bir dostun buraya verilmek üzere fakîre emâneti!” diyerek takdim etmişti.
Ehl-i basîret müstesnâ, orada bulunanlara bu ifâde, verilen paranın meclise gelmemiş bir şahsın gönderdiği bir yardım olduğu intibaını uyandırdı. Ancak onun emânet dediği kendi malı, dost dediği de Allâh’tı...” (Osman Nûri Topbaş, Altınoluk Dergisi, 2000-Temmuz)
“İstikâmet farz-ı dâimîdir” buyurarak titiz bir hayat süren Mûsâ Efendinin hayat portresinde en belirgin çizgi, işte bu ihlas ve istikâmetidir. Bu sebeple onun en büyük kerâmeti de budur. (Dr. Âdem Ergül, Sâhibü'l - Vefâ, Hâce Mûsâ Topbaş (ks), Erkam Yay.)
Her Güne Bir Esma-ül Hüsna (Allah’ın En Güzel İsimleri)
el-Mütekebbir: Büyüklüğün kemâlinde her şeyden yüce, her kötülükten münezzeh, kullarına zulmetmekten berî, her şeyde, her işte ve hadisede, aklın ve vehmin anlayış kabiliyetinin çok üstünde olan azâmet ve yüceliğini gösteren demektir.
Lügatçe
meblağ: Para miktarı, tutar.
müstesna:
Ayrı tutulan, ayrık.
intiba:
Zihinde iz bırakma.
münezzeh:
Tenzîh edilmiş, temiz, an; uzak.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder