a- Genel Kanaat.
Daha önce de işaret ettiğimiz gibi Hanefiler, genellikle, sultan ya da vekilinin bulunmasını, cumanın sihhatinin şartlarından sayarlar ve buna delil olarak, adı geçen Ibn Mâce hadisini getirirler. Illet olarak da; cuma namazına büyük bir çoğunluğun katılacağından, namazı kıldıranın sulta (iktidar) sahibi birisi olmaması halinde, tartışma ve olay çıkma ihtimali bulunmasını zikrederler. (Elmalıli VI/4978) Mekke'de farz kılınan cumanın, Medine'de eda edilmesini de bunun hikmetlerinden sayarlar. Bunlar üzerindeki değerlendirmeyi, bu konudaki Hanefi görüşünü naklettikten sonra yapacağız:
Ebû Ca'fer et-Tahâvî delil zikretmeksizin: "Cumayı sulta sahibi olmayan kıldıramaz" der: (Hidâye Sahibi, sultan şartına, fitne korkusunu illet olarak göstermiş ve mezkur hadîsi zikretmemiştir. (bkz. el-Hidâye I/83) Allâme lbn Hümâm da takdim ve takaddüm konusunda fitne ve münazaa ihtimalini zikrettikten sonra, mütegallibenin de vülatin hükmü ile hükmetmesi halinde, sulta gücünün tahakkuk etmesiyle, şartın tamam olacağını ve cuma kılmanın câiz olacağını söyler. Hz. Ali'nin, Hz. Osman'ın mahsur kaldığında halka namaz kıldırmasının ise, tarafsız bir izahla, sultanı şart koşanlara da delil olamayacağını, zira izin olunmuş olabileceğinin de, olamayacağının da muhtemel bulunduğunu söyler. (bk. Feihu'l-Kadîr I/612l.)
"Es-Serahsî, Cumanın sıhhatinin şartlarını sayarken: "... Biri de sultandır. Bu yüzden önce geçenin sulta sahibi olmaması halinde, cumaları geçerli olmaz." (Muhtasaru't Tahavî, s. 35.) diyor ve delil olarak cemaat arasında vukuu muhtemel münazaa ile cumanın fevt olmaması gereğini gösteriyor.
b- Değişik Düşünenler
Hanefi mezhebinde genel geçer görüş bu olmakla beraber, son asırlarda şartların değişmesiyle, hep cumanın kılınması istikametinde olmak üzere fetvâlar da değişmiştir.
Mesela:Mecmu'a-yi Cedîde'de: "Bil-cümle vülât ve hükkâmi gayr-i müslim olan beldelerde sakın müslimîne, cuma ve bayram namazlarını kılmak câiz olur mu? E1-cevap, olur" denmektedir. (Serahsî el-Mebsût N/l22, delil için bkz. N/l20. Ibnü'l Münzir: Sünnet, cumayı kıldıranın sultan olduğu konusunda devam edegelmiştir, ya da onun emriyle kılınmıştır. Bu olmazsa ögleyi kılarlardı, diyor. Hasan el-Basrî: "Dört şey sultana aittir" der ve bunlar cümlesinden cumayı da sayar. Habîp b. Ebî Sâbit: "Cuma emir ve hutbe olmadan olmaz" demiştir, Evzai, Muhammed b. Mesleme, Yahyâ b. Ömer el-Mekkî'nin görüşleri de budur. (bkz. Aynî V/191; Tahtâvi, s. 414)"Ahdi, yani mensuru olmayan mütegallibe, eğer raiyye arasında ümeranın takip ettiği yolu takip ediyorsa ve vülatin hükmü gibi hükmediyorsa, cumayı kılmak câizdir" denmiştir.(Ilaveli Mecmûa-yi cedîde Matbaa-yi Hayrıyye, Ist.1329 s. 31.) Ancak Tahtâvî'nin ibaresinde geçen "ahd", "mensûr", "vülâtin hükmü" kavramları açıklanmaya muhtaçtır:Miftâhu's-Sa'âde, Mecma'ul-Fetâv'â'dan naklen: "Müslümanlara kâfir idareciler hakim olsa, Müslümanların cuma ve bayram namazlarını kılmaları câizdir ve kadı, Müslümanların rızasıyla kadı olur. Müslümanların da Müslüman bir vali aramaları vacip olur." (Tahtâvî s. 4l4.) Gerçi ‚bu ifadede de, Müslümanların rızasıyla kadı sayılacak statüsü ve başlangıçta kim tarafından tayin edildiği açık değildir, ayrıca genel bir ifadedir.
Aynı ibareyi Fetâvây-i Kâdihan da zikreder. (Aynı kaynak; el-Fetâvâ'/-Hindii:i·e I/N5)
Mecmeu'l Bahreyn Abidesi - Hz.Mevlânâ ile Şems-i Tebrîzî'nin Buluştuğu Yer,
Karatay, Konya
-
*Mecmeu'l Bahreyn Abidesi - Hz.Mevlânâ ile Şems-i Tebrîzî'nin Buluştuğu Yer*
Hz.Mevlânâ ile Şems-i Tebrîzî'nin buluştuğu yer, yani Mecmau'l Bahreyn
Abide...
13 saat önce
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder