7 Ağustos 2010 Cumartesi

Mûcize ile Sihrin Müsâbakası

Hazret-i Mûsâ’nın gösterdiği mûcizeler, Firavun’un kibir duygularını alt-üst etmiş; böylece o, tanrılık dâvâsını bir kenara bırakıp etrafındaki ileri gelenlerden fikir almaya mecbur kalmıştı.
قَالُوا أَرْجِهِ وَأَخَاهُ وَابْعَثْ فِي الْمَدَائِنِ حَاشِرِينَ
(36)
يَأْتُوكَ بِكُلِّ سَحَّارٍ عَلِيمٍ
(37)
“Dediler ki:
«–Onu ve kardeşini biraz burada beklet
ve şehirlere toplayıcı vazîfeliler gönder; ne kadar bilgisi derin sihirbaz varsa getirsinler!»” (eş-Şuarâ, 36-37)
O dönemde sihirbazlık çok ilerlemişti. Firavun, bu sebeple yapılan teklîfi hemen kabûl etti.
Allâh Teâlâ buyurur:
وَلَقَدْ أَرَيْنَاهُ آيَاتِنَا كُلَّهَا فَكَذَّبَ وَأَبَى
(56)
قَالَ أَجِئْتَنَا لِتُخْرِجَنَا مِنْ أَرْضِنَا بِسِحْرِكَ يَا مُوسَى
(57)
فَلَنَأْتِيَنَّكَ بِسِحْرٍ مِّثْلِهِ فَاجْعَلْ بَيْنَنَا وَبَيْنَكَ مَوْعِدًا لَّا نُخْلِفُهُ نَحْنُ وَلَا أَنتَ مَكَانًا سُوًى
(58)
“And olsun Biz ona (Firavun’a) bütün delillerimizi gösterdik; yine de yalanladı ve diretti. Dedi ki:
«–Bizi, yaptığın büyü ile yurdumuzdan çıkarmak için mi geldin, ey Mûsâ?! Öyle ise, muhakkak sûrette biz de Sana, aynen onun gibi bir büyü getireceğiz. Şimdi Sen, bizim aramızda, ne Sen’in, ne de bizim muhâlefet etmeyeceğimiz uygun bir yerde buluşma zamanı ayarla!»” (Tâhâ, 56-58)
Mûsâ -aleyhisselâm-:

قَالَ مَوْعِدُكُمْ يَوْمُ الزِّينَةِ وَأَن يُحْشَرَ النَّاسُ ضُحًى
(59)
فَتَوَلَّى فِرْعَوْنُ فَجَمَعَ كَيْدَهُ ثُمَّ أَتَى
(60)
“«–Buluşma zamanımız, bayram günü kuşluk vaktinde insanların toplandığı zaman olsun!» dedi.
Bunun üzerine Firavun dönüp gitti. Bütün hîle (vâsıtalarını) topladı; sonra geri geldi.” (Tâhâ, 59-60)
فَجُمِعَ السَّحَرَةُ لِمِيقَاتِ يَوْمٍ مَّعْلُومٍ
(38)
وَقِيلَ لِلنَّاسِ هَلْ أَنتُم مُّجْتَمِعُونَ
(39)
“Böylece sihirbazlar, belli bir günün tâyin edilen vaktinde biraraya getirildi. Halka:
«–Siz de toplanıyor musunuz?! (Haydi hemen toplanın!)» denildi.” (eş-Şuarâ, 38-39)
Müsâbaka günü herkes toplanmıştı. Halk, olacakları izlemek için sabırsızlanıyordu.
لَعَلَّنَا نَتَّبِعُ السَّحَرَةَ إِن كَانُوا هُمُ الْغَالِبِينَ
(40)
فَلَمَّا جَاء السَّحَرَةُ قَالُوا لِفِرْعَوْنَ أَئِنَّ لَنَا لَأَجْرًا إِن كُنَّا نَحْنُ الْغَالِبِينَ
(41)
قَالَ نَعَمْ وَإِنَّكُمْ إِذًا لَّمِنَ الْمُقَرَّبِينَ
(42)
(Firavun’un adamları:)
«–Eğer üstün gelirlerse, herhâlde sihirbazlara uyarız!» dediler.
Sihirbazlar geldiklerinde Firavun’a:
«–Şâyet biz üstün gelirsek, muhakkak bize bir mükâfat vardır, değil mi?» dediler.
Firavun cevap verdi:
«–Evet, o takdîrde hiç şüphe etmeyin; gözde kimselerden olacaksınız!»” (eş-Şuarâ, 40-42)
Firavun sordu:
“–Peki, Mûsâ’ya gâlip gelebilecek misiniz?”
Baş sihirbaz şöyle dedi:
“–Biz sihrin son noktasındayız! Bu işi, yeryüzünde bizden daha iyi bilen kimse yoktur! Yâni biz, zirvenin de nihâyetiyiz! Öyle ki, gökten bozucu bir güç inmedikçe, onu mutlakâ yeneriz. Elbette biz daha güçlü ve kuvvetliyiz!”
Mûsâ -aleyhisselâm- ise, sihirbazları îkâz etti:
قَالَ لَهُم مُّوسَى وَيْلَكُمْ لَا تَفْتَرُوا عَلَى اللَّهِ كَذِبًا فَيُسْحِتَكُمْ بِعَذَابٍ وَقَدْ خَابَ مَنِ افْتَرَى
“Mûsâ onlara:
«–Yazık size! Allâh hakkında yalan uydurmayın! Sonra O, bir azâb ile kökünüzü keser! İftirâ eden, muhakkak perîşân olur!» dedi.” (Tâhâ, 61)
Bu îkâz sihirbazları düşünmeye sevk etti:
فَتَنَازَعُوا أَمْرَهُم بَيْنَهُمْ وَأَسَرُّوا النَّجْوَى
(62)
قَالُوا إِنْ هَذَانِ لَسَاحِرَانِ يُرِيدَانِ أَن يُخْرِجَاكُم مِّنْ أَرْضِكُم بِسِحْرِهِمَا وَيَذْهَبَا بِطَرِيقَتِكُمُ الْمُثْلَى
(63)
“Bunun üzerine onlar, durumlarını aralarında tartıştılar; gizli gizli fısıldaştılar. Şöyle dediler:
«–Bu ikisi (Mûsâ ve Hârûn) muhakkak ki, sihirleriyle sizi yurdunuzdan çıkarmak ve sizin örnek yolunuzu ortadan kaldırmak isteyen iki sihirbazdır sâdece!»” (Tâhâ, 62-63)
Bunun üzerine Mûsâ -aleyhisselâm- şöyle dedi:
فَأَجْمِعُوا كَيْدَكُمْ ثُمَّ ائْتُوا صَفًّا وَقَدْ أَفْلَحَ الْيَوْمَ مَنِ اسْتَعْلَى
“–Öyle ise hîlenizi kurun; sonra sıra hâlinde gelin! Muhakkak ki bugün, üstün gelen kazanmıştır.” (Tâhâ, 64)
Her şeye rağmen sihirbazlar, yine de Hazret-i Mûsâ’ya hürmet ve nezâket göstererek:
قَالُوا يَا مُوسَى إِمَّا أَن تُلْقِيَ وَإِمَّا أَن نَّكُونَ أَوَّلَ مَنْ أَلْقَى
(65)
…قَالَ بَلْ أَلْقُوا
(66)
“Dediler ki:
«–Ey Mûsâ! Ya sen (önce) at veya önce atan biz olalım!»
(Mûsâ:)
«–Hayır, (önce) siz atın!» dedi…” (Tâhâ, 65-66)
قَالَ لَهُم مُّوسَى أَلْقُوا مَا أَنتُم مُّلْقُونَ
(43)
فَأَلْقَوْا حِبَالَهُمْ وَعِصِيَّهُمْ وَقَالُوا بِعِزَّةِ فِرْعَوْنَ إِنَّا لَنَحْنُ الْغَالِبُونَ
(44)
“Mûsâ onlara:
«–Siz ne atacaksanız atın!» dedi.
Bunun üzerine iplerini ve değneklerini atarak:
«–Firavun’un kudreti hakkı için elbette bizler gâlip geleceğiz.» dediler.” (eş-Şuarâ, 43-44)
فَإِذَا حِبَالُهُمْ وَعِصِيُّهُمْ يُخَيَّلُ إِلَيْهِ مِن سِحْرِهِمْ أَنَّهَا تَسْعَى…
(66)
فَأَوْجَسَ فِي نَفْسِهِ خِيفَةً مُّوسَى
(67)
قُلْنَا لَا تَخَفْ إِنَّكَ أَنتَ الْأَعْلَى
(68)
وَأَلْقِ مَا فِي يَمِينِكَ تَلْقَفْ مَا صَنَعُوا إِنَّمَا صَنَعُوا كَيْدُ سَاحِرٍ وَلَا يُفْلِحُ السَّاحِرُ حَيْثُ أَتَى
(69)
“…(Mûsâ) bir de baktı ki, büyüleri sâyesinde ipleri ve sopaları, kendisine gerçekten koşuyor gibi görünüyor. Mûsâ, birden içinde bir korku duydu. (Ona):
«–Korkma! Üstün gelecek olan kesinlikle Sen’sin! Sağ elindekini at da, onların yaptıklarını yutsun! Yaptıkları sâdece bir büyücü hîlesidir. Büyücü ise, nereye varsa (ne yapsa) iflâh olmaz!» dedik.” (Tâhâ, 66-69)
Bundan sonra Mûsâ -aleyhisselâm-, kendisini toparladı. İçindeki ürperti zâil oldu:
فَلَمَّا أَلْقَواْ قَالَ مُوسَى مَا جِئْتُم بِهِ السِّحْرُ إِنَّ اللّهَ سَيُبْطِلُهُ إِنَّ اللّهَ لاَ يُصْلِحُ عَمَلَ الْمُفْسِدِينَ
“Onlar (iplerini) atınca, Mûsâ dedi ki:
«–Sizin getirdiğiniz sihirdir. Allâh onu boşa çıkaracaktır. Çünkü Allâh, bozguncuların işini düzeltmez.»” (Yûnus, 81)
Âyet-i kerîmeden de anlaşıldığı gibi sihirbazlık, yâni büyücülük, sâdece bir aldatma, yaldızlama ve fesatçılıktan ibârettir.
فَأَلْقَى مُوسَى عَصَاهُ فَإِذَا هِيَ تَلْقَفُ مَا يَأْفِكُونَ
“Sonra Mûsâ asâsını attı; bir de ne görsünler, onların uydurduklarını yutuveriyor!” (eş-Şuarâ, 45)
وَأَوْحَيْنَا إِلَى مُوسَى أَنْ أَلْقِ عَصَاكَ فَإِذَا هِيَ تَلْقَفُ مَا يَأْفِكُونَ
“Biz Mûsâ’ya, «–Asânı at!» diye vahyettik. Bir de baktılar ki bu, onların uydurduklarını yakalayıp yutuyor!” (el-A’râf, 117)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder