9 Şubat 2011 Çarşamba

Yoktan Var Eden, Babasız Da Yaratır!

Cenâb-ı Hak buyuruyor:
“Melekler demişlerdi ki: Ey Meryem! Allâh Sana ken­disinden bir Kelime’yi müjdeliyor. Adı Meryem oğlu Îsâ’dır. Mesîh’tir; dünyâda da, âhirette de îtibarlı ve Allâh’ın kendi­sine yakın kıldıklarındandır.” (Âl-i İmrân, 45)
Rasûlullah (sav) buyurdular:
“…İsâ da Allah’ın kulu ve elçisi, Meryem’e bıraktığı kelimesi ve Allah tarafından (hayat verilen) bir ruhtur…” (Buhârî, Enbiyâ 47; Müslim, Îmân 46)
Allâh Teâlâ, Hz. Meryem’e Cebrâîl (as)’ı gönderdi. Âyet-i kerîmede buyrulur:
 “Meryem, onlarla kendi arasına bir perde çekmişti. Der­ken, Biz O’na Rûh’umuzu gönderdik de O, kendisine tasta­mam bir insan şeklinde göründü.” (Meryem, 17)
Burada Rûh’tan maksat, Cebrâîl (as)’dır. Her âzâsı düzgün genç bir insan şeklinde gönderilmesinin sebebi, Meryem’in ürküp korkmaması içindi. Çünkü Hz. Meryem, Cebrâîl (as)’ı aslî şeklinde görseydi, şüphesiz ki buna tâkat getiremezdi.
Ancak Hz. Meryem, yine de karşısında genç bir insan görünce kemâl-i edeb ve iffetinden dolayı çok korktu. Onun Hz. Cibrîl olduğunu bilmediği için büyük bir endişeye kapıldı ve âyet-i kerîmelerde buyrulduğu üzere:
 “Meryem dedi ki: «–Sen’den, çok esirgeyici olan Allâh’a sığınırım! Eğer Allâh’tan sakınan bir kimse isen, (bana do­kunma!)»” (Meryem, 18)
 “Melek: «–Ben, yalnızca, sana tertemiz bir erkek çocuk bağışlamam için Rabbimin elçisiyim.» dedi.” (Meryem, 19)
 “Meryem: «–Bana bir insan eli değmediği, iffetsiz de ol­madığım hâlde benim nasıl çocuğum olabilir?» dedi.” (Meryem, 20)
 “Melek: «–Öyledir!» Dedi. (Zîrâ) Rabbin buyurdu ki: «–Bu Bana kolaydır. Çünkü Biz, O’nu insanlara bir delil ve kendimizden bir rahmet kılacağız. Bu, hüküm ve karara bağ­lanmış (ezelde olup bitmiş) bir iş idi.” (Meryem, 21)
Cenâb-ı Hakk’ın murâd ettiği şekilde:
 “Meryem, O’na (Îsâ’ya) hâmile kaldı. Bunun üzerine O’nunla (karnındaki çocukla) uzak bir yere çekildi.” (Meryem, 22)
Hz. Meryem’in doğum sancıları artmaya başladı. Kuru­muş bir hurma ağacının yanına geldi ve ona yaslandı. Âyette buyrulur:
 “Doğum sancısı O’nu bir hurma ağacına (dayanmaya) sevk etti. «–Keşke, bundan önce ölseydim de unutulup gitseydim!» dedi.” (Meryem, 23)
Nihâyet kuru ağacın altında Îsâ (as) dünyâya geldi. Allâh Teâlâ, O’nu babasız yaratmıştı.
Sonsuz kudret sâhibi olan Cenâb-ı Hak, azametinin muktezâsı olarak Âdem (as)’ı annesiz ve babasız bir şekil­de topraktan; Havvâ vâlidemizi annesiz olarak Hz. Âdem’­den; Îsâ (as)’ı da babasız olarak Meryem vâlidemiz­den yaratmıştır. (Osman Nûri Topbaş, Nebiler Silsilesi-3, Erkam Yay.)
Her Güne Bir Esma-ül Hüsna (Allah’ın En Güzel İsimleri)
el-Bâtın: Mahiyeti gizli olan, gözlerden, idrak ve duygulardan aslını gizlemiş ve zâtıyla bâtın olan, demektir.
Kısa Günün Kârı
Yoktan var eden Rabbimize şükürde bulunalım!
Lügatçe                                                                                                        
âzâ: Vücut parçası, organ.
tâkat: Güç, hâl, derman, kuvvet.
muktezâ: Lâzımgelmiş.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder