Cenâb-ı Hak buyuruyor: “Ey iman edenler! Başınıza gelecek her şeye sabretmekle ve namaz kılmakla Allah’tan yardım isteyin. Allah sabredenlerle beraberdir.” (Bakara, 153) |
Rasûlullah (sav) buyurdular: “Allah Teâlâ buyuruyor ki: “Kulumu, iki gözünü kör etmekle imtihan ettiğim zaman sabrederse, gözlerine karşılık olarak cenneti veririm.” (Buhârî, Merdâ 7; Tirmizî, Zühd 58) |
Peygamber Efendimiz’in müezzinlerinden Abdullah İbn Ümm-i Mektûm (ra) zaman zaman Rasûlullâh Efendimiz’in yanına gelir: “–Yâ Rasûlallâh! Allâh’ın Sana öğrettiklerinden bana da öğret!” diye yalvarırdı. Peygamber Efendimiz de; o temiz yürekli sahâbîsini kırmaz, tatlılıkla bütün sorularına cevaplar verirdi. Birgün, Kureyş’in ileri gelenlerinden birkaç kişi, Peygamberimiz’in yanında bulunuyorlardı. Hz. Peygamber de: «Belki bu Kureyş’in ileri gelenleri îmâna gelirler de maiyyetindekiler de hidâyet bulurlar.» ümidi içindeydi. Bu sırada, doğuştan âmâ olan müezzin Abdullah İbn Ümm-i Mektûm yine geldi. Âmâ olduğu için Rasûlullâh’ın yanında kimlerin bulunduğunu bilmiyordu. Bundan dolayı, her vakitki ricâsını tekrarladı. Misafirlerin yanında bu yersiz suâlden Hz. Peygamber üzüldü ve sıkıldı. Başını öte tarafa çevirdi. Alâka göstermedi. Bu durumdan, Abdullah İbn Ümm-i Mektûm’un gönlü hafifçe incindi. Bunun üzerine Abese Sûresi’nin başında bulunan iki âyet nâzil oldu: “Rasûlullâh, âmâ geldi diye yüzünü buruşturdu ve başını çevirdi.” (Abese, 1-2) Bu hâdiseden sonra, Rasûlullah Efendimiz Abdullah İbn Ümm-i Mektûm’u ne zaman görse: “–Ey kendisi için Rabbimin Bana sitem ettiği zât, merhaba!” (Vâhidî, Esbâbu Nüzûli’l-Kur’ân, s. 471) diye buyururlardı. (Osman Nûri Topbaş, Ab-ı Hayat Katreleri, Erkam Yay.) |
Her Güne Bir Esma-ül Hüsna (Allah’ın En Güzel İsimleri) el-Mü’min: Emniyet ve güven veren, inanan kullarını korku ve endişelerden emin kılan demektir. |
Kısa Günün Kârı Gözleri görmeyenlerin gönül kâbesine zarar vermeyelim, her fırsatta yardımcı olalım. |
Lügatçe maiyet: Bir kimseyle birlikte olan, ona refakat eden; emrinde ve hizmetinde çalışan kimseler. hidâyet: Doğruluk. Hakkı hak, bâtılı da bâtıl olarak görüp doğru yola girmek. Dalâletten ve bâtıl yoldan uzaklaşmak. âmâ: Görme engelli. zât: Kişi. |
Defol, defol!
-
Muhterem Cevat Akşit Hocaefendi, Ömer Nasuhi Bilmen (1882-1971) ile olan
hatırasını şöyle anlatıyor:
Menderes'in Sağlık Bakanı Lütfi Kırdar ölmüştü.
O z...
6 saat önce
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder