Geçerliliği olmayan, bâtıl akit. İslâm hukukunda akitler, rükün ve şartlarının tam olarak bulunup bulunmamasına göre ikiye ayrılır: Sahih ve gayri sahih akit. Sahih akit, kendisinde rükün ve şartlar tam olarak bulunan akittir. Gayr-i sahih ise, bu vasıfları taşımayan akde denir.
Hanefilere göre, gayri sahih akitler fâsit ve bâtıl olmak üzere ikiye ayrılır. Ancak bu ayırım, mülkiyetin nakli sonucunu doğuran veya akdi yapanları karşılıklı borç yükü altına sokan akitlere mahsustur; Satım, kira, hibe, karz, havâle, şirket, müzâraa, müsâkat ve taksim akdi gibi. Vekâlet, vesâyet gibi mâlı olmayan, âriyet ve vedia verme gibi tarafları karşılıklı borç yükü altına sokmayan mâli akitlerde; ibâdetlerde ve boşama, vakıf, kefâlet gibi tek yanlı iradeyle meydana gelen tasarruflarda ise fâsitle bâtıl arasında hiçbir fark yoktur.
Hanefîler dışındaki diğer mezheplere göre ise, hem ibâdetler ve hem de akitler konusunda fâsitle bâtıl aynı anlama gelir.
Burada Hanefilerle diğer mezhep imamları arasındaki görüş ayrılığı, İslâm'daki bir yasağın akit üzerinde hangi ölçüde bir sonuç doğuracağını farklı anlamaya dayanır. Akitlerle ilgili İslâmî bir yasağa uyulmadığı takdirde hem günaha girilir hem de akit ortadan kalkar. Diğer bir görüşe göre yalnız günâh olur, âkit ise geçerliliğini korur. Yine eksiklik rükün veya şartlarla ilgili ise, farklı sonuç meydana gelir mi?
Hanefilere göre, bazan İslâm'ın akitlerle ilgili yasağı, işleyene günâh kazandırır, fakat akit geçerliliğini korur. Ancak bu yasak veya eksiklik akdin rükünlerinde, yani icap, kabul ve üzerinde akit yapılan şeyde olursa veya bunları tamamlayan şartlarda bir kusur bulunursa akit bâtıl olur. Meselâ, akdin konusu mübah değilse veya mal-para ortada yoksa ya da teslimi imkânsızca akıt bâtıl olur. Eğer hükmü tamamlayan veya hükümle ilgili olan bir şart eksikse, akit fâsit olur, bâtıl olmaz. Bir alım-satım akdinde ödenecek olan para miktarının veya ödeme vâdeşinin bilinmemesi gibi hükmün uygulaması sırasında anlaşmazlığa yol açacak eksiklikler sebebiyle akit fâsit olur. Buna göre fâsit akit; akdin vasfında, yani hüküm ve neticesini tamamlayan şartlarında eksiklik bulunan akittir.
Şâfiî Maliki ve Hanbelilere göre, akitle ilgili bir yasak, o akdin herhangi bir sonuç meydana getirmesine engel olur. Çünkü yasağa rağmen böyle bir akdi yapmak Allah'a isyandır. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: "Kim bizim emrimize uymayan bir iş yaparsa merdûd'dur; kim dinimize, onda olmayan bir iş sokarsa merdûd'dur" (Buhâri, İ'tisâm, 20, Büyû, 60, Sulh, 5).Ashâbı kirâm, hakkında yasak bulunan akitlerin bâtıl olduğunda birleşmişlerdir. Bu yüzden faizi ve müşriklerle yapılan evlenme akdini geçersiz saymışlardır. Çünkü Kur'an-ı Kerîm'de; "Allah, alış-verişi helâl, faizi ise haram kıldı" (el-Bakara, 2/275); ''İman etmedikçe müşrik (Allah'a eş koşan) kadınlarla evlenmeyin" (el-Bakara, 2/221) buyurulmuştur. (bkz. Hafid İbn Rüşd, Bidâyetü'l-Müctehid, Mısır ts., II, 166; Gazzâlî, el-Mustasfâ, Mısır 1322, II, 31; el-Âmidî, el-İhkâm, I, 68; Pezdevî, Usûl, İstanbul 1308, I, 66; Ebû Zehra, Usûlü'l-Fıkh, Dâru'l-Fikri'l-Arabî, (t.y.) 72-74).
Bâtıl ve fâsit akit arasındaki farkları dört maddede toplamak mümkündür.
a) Sebep: Akdin bâtıl olmasının sebebi, öze inen esaslı unsurlarda İslâmî hükümlere uymamaktır. İcap, kabul ve akdin konusunun bulunmaması veya akdin çocuk ve akıl hastası olan ehliyetsiz kişi tarafından yapılması gibi. Fâsit olmasının sebebi ise, akdin temel unsurlarını tamamlayan şartlarda İslâmî hükümlere uymamaktır. Akitte fesat sebepleri dörttür: 1) Çok bilinmezlik; sürüden herhangi bir koyunu satmak gibi; 2) Garar; ağı bir atışta çıkacak balıkları önceden satmak gibi; 3) Korkutma (ikrah); Hanefilerin büyük çoğunluğuna göre, korkutma, korkutulanın yapacağı akdi fâsit kılar; 5) Bozucu şart; satım, kira ve şirket gibi ivazlı akitlerde İslâm'a aykırı olan şart, akdi fâsit kılar. Satım akdinde süre koyma, döviz satımında peşin kabza uymama gibi.
b) Sonuç: Bâtıl akit hiçbir medeni sonuç meydana getirmez. Meselâ; satım akdinde iki ivaz (bedel)'in mülkiyeti taraflara geçmez. Bâtıl nikâhta kadının cinsî yönlerinden yararlanma, nafaka ve miras sözkonusu olmaz. Ancak bâtıl akitte mal, alıcının elinde iken kusuru olsun veya olmasın herhangi bir sebeple telef olsa, misliyle veya kıymetiyle tazmin edilir.
Fâsit akit ise, kabz veya teslim gerçekleşmişse, sahih akdin bazı sonuçlarını doğurur. Fâsit akitte kabzla, iki ivazın (para ve mal) mülkiyetleri taraflara geçer. Fâsit kira akdinde kiracı maldan yarârlânma hakkına sahip olur, fiilen yararlanınca da kira bedelini ödemesi gerekir. Ancak fâsit satım akdi, müşteriye belirlenen satış bedelini değil de, emsal bedeli veya malın pazar yerinde kabz günündeki kıymetini ödeme yükümlülüğü verir. Fâsit kira akdinde de emsal kira bedeli ödenir. Ancak bunun miktarının akitte konuşulan bedeli asmaması gerekir.
c) Feshe hak kazanma: Bâtıl akit feshe muhtaç olmaksızın kendiliğinden yok hükmündedir. Şer'i hükümleri gözetmek için fâsit akdin ya akdi yapanlardan birisince, ya da hâkim tarafından feshedilmesi hakkı doğar. Bu hak, fesih engelleri ortaya çıkıncaya kadar kabzdan sonra da devam eder. Fesih engelleri şunlardır: 1) Malın helâkı veya tüketilmesi yahut buğdayın un, unun ekmek olması gibi şekil ve adının değişmesi, 2) Asıldan meydana gelmeyen bitişik ilaveler. Unun yağ veya balla karışması, arsa üzerine bina yapılması, kumaşın boyanması gibi. Malın aslında doğan irileşme ve güzellik gibi bazı bitişik ilavelerle, yine asıldan doğan yavru, meyve gibi bitişik olmayan ilâveler fâsit akdi feshe engel olmaz. 3) Kabzedilen malda yeni bir satış, hibe, rehin ve vakıf gibi bir yolla tasarrufta bulunma. Fesat sebebiyle olan fesih hakkı mirasçılara geçer.
d) Kapsam bakımından fark: Bâtıl oluş; satım, kira, hibe, ikrar, da'vâ, mübah malı elde etme, satılan veya hibe edilen malı kabz gibi sözle veya fiille yapılan, akde âit olan-olmayan bütün tasarruf çeşitlerinde sözkonusu olur. Fâsit oluş ise, yalnız karşılıklı borç yükleyen veya mülkiyetin nakli sonucunu doğuran mâli akitlerde cereyan eder. Bu sebeple Hanefîlere göre, ibâdetlerde, fiilî tasarruflarda ve vesâyet, tahkim gibi mâlı olmayan akitlerde, vedia ve âriyet gibi karşılıklı borç ve mülkiyetin nakli sonucunu doğurmayan malı akitlerde fâsit ve bâtıl aynı anlamdadır. Başka bir deyimle bu tasarruflar ya sahîh ya da bâtıl olur.
Bir akit bâtıl olunca icâzet kabul etmez; Çünkü yok hükmündedir. Fâsit akdin de fesadı icâzette kalkmaz; Çünkü akdi yapan şer'î hükümlere muhâlefete mâlik olamaz. Kendisinin muhâlefet ikram da geçerli olmaz. Ancak fesat sebebinin ortadan kalkması gerekir; Vâde belirlenmeden yapılan satışta, vâde tarihini sonradan belirlemek gibi.
Bâtıl bir akitte zaman asımı işlemez. Çok uzun süre geçse de akdin bâtıl olduğu ileri sürülebilir. Çünkü bâtıl yok hükmündedir. Fâsit akitte zaman aşımı ise, tarafların fesih hakkı devam ettiği sürece uzar. Fesih engeli meydana gelince akit kesinleşir (es-Serahsî, el-Mebsût, XIII, 23; el-Kâsânî, Bedâyiu's-Sanâyi', V, 299, 300, 304; İbnü'l-Hümâm, Fethu'l-Kadir, V, 185, 231, 302, vd.; İbn Âbidin, Reddü'l-Muhtâr, IV, 104, 136, 137; ez-Zühaylî, el-Fıkhu'l-İslâmî ve Edilletuhû, Dımaşk, IV, 280 vd.).
Mecmeu'l Bahreyn Abidesi - Hz.Mevlânâ ile Şems-i Tebrîzî'nin Buluştuğu Yer,
Karatay, Konya
-
*Mecmeu'l Bahreyn Abidesi - Hz.Mevlânâ ile Şems-i Tebrîzî'nin Buluştuğu Yer*
Hz.Mevlânâ ile Şems-i Tebrîzî'nin buluştuğu yer, yani Mecmau'l Bahreyn
Abide...
18 saat önce
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder