5 Ağustos 2010 Perşembe

Sinsi Plân

Kardeşleri, Yûsuf -aleyhisselâm- hakkında belli bir kanaat birliğine varınca:
قَالَ قَآئِلٌ مَّنْهُمْ لاَ تَقْتُلُواْ يُوسُفَ وَأَلْقُوهُ فِي غَيَابَةِ الْجُبِّ يَلْتَقِطْهُ بَعْضُ السَّيَّارَةِ إِن كُنتُمْ فَاعِلِينَ
“İçlerinden biri: «Yûsuf’u öldürmeyin! Eğer mutlakâ (birşey) yapacaksanız, onu bir kuyunun dibine atın da (bâri) geçen kervanlardan biri onu alsın (götürsün)!» dedi.” (Yûsuf, 10)
Bu teklifi yapan Yehûda idi ve bunu kardeşlerine kabûl ettirmişti. Şu kardeşlerin hâli ne kadar ibretlidir ki; en merhametli olanı dahî hasedi sebebiyle Yûsuf’un kuyuya atılmasını tavsiye etti. Bu da gösteriyor ki, hasedleri sebebiyle dost libâsına bürünmüş nice gizli düşmanlar vardır. Onlardan mümkün olduğu kadar sakınmak lâzımdır.
Gerçek istikamet sâhibi olanlar, ancak kalbi diri olan kimselerdir. Bunun zıddı olarak zikirden uzak kalan bir kalb ise, nefsin tesiri altında kalır, şehvet ateşleriyle kurur, katılaşır, taşlaşır ve âzâları ibâdet edemez bir hâle getirir. Bu hâl üzere devam eden kalbler, kuru bir odun parçası gibi ateşte yanmaktan başka bir işe yaramaz. Bu duruma düşmekten Allâh Teâlâ’ya sığınırız.
Cenâb-ı Hak şöyle buyurur:

فَوَيْلٌ لِّلْقَاسِيَةِ قُلُوبُهُم مِّن ذِكْرِ اللَّهِ أُوْلَئِكَ فِي ضَلَالٍ مُبِينٍ
“…Allâh’ı zikretmek husûsunda kalbleri katılaşmış olanlara yazıklar olsun! İşte bunlar apaçık bir sapıklık içindedirler.” (ez-Zümer, 22)
Nihâyet Yûsuf’un birâderleri, yapmış oldukları sinsi plânla babalarına geldiler.
قَالُواْ يَا أَبَانَا مَا لَكَ لاَ تَأْمَنَّا عَلَى يُوسُفَ وَإِنَّا لَهُ لَنَاصِحُونَ
(11)
أَرْسِلْهُ مَعَنَا غَدًا يَرْتَعْ وَيَلْعَبْ وَإِنَّا لَهُ لَحَافِظُونَ
(12)
“Dediler ki: «Ey babamız! Sana ne oluyor da Yûsuf hakkında bize güvenmiyorsun! Oysa biz O’nun koruyucularıyız (O’nun iyiliğini istemekteyiz)
«Yarın O’nu bizimle beraber (kıra) gönder de bol bol yesin (içsin); oynasın! Biz O’nu mutlakâ muhâfaza ederiz.»” (Yûsuf, 11-12)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder