2 Ağustos 2010 Pazartesi

Peygamberimizin Bildiklerini Bilseydik!

Cenâb-ı Hak buyuruyor:
“Bir gece, kendisine âyetlerimizden bir kısmını gösterelim diye (Muhammed) kulunu Mescid-i Harâm'dan, çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâ'ya götüren Allah noksan sıfatlardan münezzehtir; O, gerçekten işitendir, görendir.” (İsrâ, 1)
Rasûlullah (sav) buyuruyor:
“(Mî­râc es­nâ­sın­da) cen­ne­tin ka­pı­sın­da du­rup içe­ri bak­tım. Ora­ya gi­ren­ler ek­se­ri­yâ fa­kir­ler idi. Zen­gin­ler de (he­sap ver­mek için) mah­pus idi­ler. Bun­lar­dan ce­hen­nem­lik olan­la­rın ise ate­şe atıl­ma­la­rı em­re­dil­miş­ti. Ce­hen­ne­min ka­pı­sın­da da dur­dum. Ora­ya gi­ren­le­rin ek­se­ri­si ka­dın­lar­dı.” (Bu­hâ­rî, Ri­kâk, 51; Müs­lim, Zühd, 93)
Al­lâh Ra­sû­lü (sav), Mî­râc’da bir top­lu­lu­ğa uğ­ra­dı­lar ve gör­dü­ler ki, on­la­rın du­dak­la­rı de­ve du­da­ğı gi­bi­dir. Bir­ta­kım va­zî­fe­li me­mur­lar da on­la­rın du­dak­la­rı­nı ke­sip ağız­la­rı­na taş ko­yu­yor.
“–Ey Cib­rîl! Bun­lar kim­ler­dir?” di­ye sor­du.
Ceb­râ­îl (as):
“–Bun­lar, ye­tim­le­rin mal­la­rı­nı hak­sız­lık­la yi­yen­ler­dir!” de­di. (Ta­be­rî, XV, 18-19)
Son­ra Ra­sû­lul­lâh (sav), baş­ka bir top­lu­lu­ğa rast­la­dı. On­lar da ba­kır­dan tır­nak­lar­la yüz­le­ri­ni ve gö­ğüs­le­ri­ni tır­ma­lı­yor­lar­dı:
“–Ey Ceb­râ­îl! Bun­lar kim­ler­dir?” di­ye sor­du.
Ceb­râ­îl (as):
“–Bun­lar, (gıy­bet et­mek sû­re­tiy­le) in­san­la­rın et­le­ri­ni yi­yen­ler ve on­la­rın şe­ref ve nâ­mus­la­rıy­la oy­na­yan­lar­dır.” ce­vâ­bı­nı ver­di. (Ebû Dâ­vûd, Edeb, 35/4878)
Da­ha son­ra Haz­ret-i Pey­gam­ber (sav) Efen­di­miz ora­da; zi­nâ­kâr­la­rı, leş yi­yen bed­baht­lar ola­rak; fâ­iz yi­yen­le­ri, ka­rın­la­rı iyi­ce şiş­miş ve şey­tan çarp­mış re­zil bir va­zi­yet­te; zi­nâ edip ço­cuk­la­rı­nı öl­dü­ren ka­dın­la­rı da, bir kıs­mı­nı gö­ğüs­le­rin­den, bir kıs­mı­nı baş aşa­ğı ası­lı hüs­râ­na dû­çâr ol­muş bir hâl­de gör­dü.
Bu se­bep­le Var­lık Nû­ru Efen­di­miz (sav):
“Eğer be­nim bil­di­ği­mi siz­ler de bil­miş ol­say­dı­nız, mu­hak­kak ki, pek az gü­ler ve çok ağ­lar­dı­nız!” bu­yur­muş­tur. (Bu­hâ­rî, Tef­sîr, 5/12) (Osman Nûri Topbaş, Hazret-i Muhammed Mustafa (sav)-1, Erkam Yay.)
Her Güne Bir Esma-ül Hüsna (Allah’ın En Güzel İsimleri)
er-Reşîd: Her varlığı, var ediş gayesine uygun bir biçimde hedefine ulaştıran, hiç kimseyle istişare etmeden işlerini yürüten, delil ve irşada ihtiyacı olmayan, işlerini nizam ve hikmetle yürüten ve hiçbir işi boş ve abes olmayan, kullarını doğru yola ileten demektir.
Kısa Günün Kârı
Mirâc Kandiliniz mübarek olsun! Bu gece günahlarınızın bağışlanması için, aileniz ve tüm İslam âlemi için hayırlara vesile olması temennisiyle duâ edin!
Lügatçe
münezzeh: Tenzîh edilmiş, temiz, an; uzak.
ekseriyâ:
Çok defa olarak, çok zaman; sık sık.
bedbaht:
Bahtsız, bahtı kara, kara bahtlı, talihsiz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder