7 Ağustos 2010 Cumartesi

Mûsâ -aleyhisselâm-’ın Safura ile Evlenmesi

Şuayb -aleyhisselâm-, Hazret-i Mûsâ’yı çok beğenmişti. O’nu yanında alıkoymak istedi. Bir çâre düşündü. Sonunda kızı Safura ile evlenmesini teklîf etti. Mûsâ -aleyhisselâm-, bunun nasıl mümkün olabileceğini sorunca Şuayb -aleyhisselâm-, sekiz sene koyunlarına bakması şartıyla kızıyla evlenebileceğini söyledi. Ancak on sene bakarsa daha iyi olacağını bildirdi. Gâyesi, Hazret-i Mûsâ’nın daha uzun müddet yanında kalması idi. Bu konuşma, Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle bildirilir:
قَالَ إِنِّي أُرِيدُ أَنْ أُنكِحَكَ إِحْدَى ابْنَتَيَّ هَاتَيْنِ عَلَى أَن تَأْجُرَنِي ثَمَانِيَ حِجَجٍ فَإِنْ أَتْمَمْتَ عَشْرًا فَمِنْ عِندِكَ وَمَا أُرِيدُ أَنْ أَشُقَّ عَلَيْكَ سَتَجِدُنِي إِن شَاء اللَّهُ مِنَ الصَّالِحِينَ
(Şuayb) dedi ki: «–Bana sekiz yıl çalışman şartıyla şu iki kızımdan birini Sana nikâhlamak istiyorum. Eğer on yılı tamamlarsan, artık o da Sen’den (bir lutuf) olur; yoksa Sana ağırlık vermek istemem. İnşâallâh beni iyi kimselerden bulacaksın!»” (el-Kasas, 27)
قَالَ ذَلِكَ بَيْنِي وَبَيْنَكَ أَيَّمَا الْأَجَلَيْنِ قَضَيْتُ فَلَا عُدْوَانَ عَلَيَّ وَاللَّهُ عَلَى مَا نَقُولُ وَكِيلٌ
“Mûsâ şöyle cevap verdi: «–Bu, Sen’inle benim aramdadır. Bu iki süreden hangisini doldurursam doldurayım, bana karşı bir husûmet (duymak) yok. Söylediklerimize Allâh vekîldir.” (el-Kasas, 28)
Bu âyet-i kerîmede ictimâî hayatta sıkça karşılaşılan bir husûsa dikkat çekilmiştir. İnsanların en güveniliri olan iki peygamber bile, bir iş mevzuunda anlaşırken, ileride karşılaşabilecekleri muhtemel durumları da ortaya koyarak baştan her şeyi açık açık konuşup karara bağlamışlardır. En sonunda da Allâh’a tevekkül etmişler ve O’nu bu anlaşmalarına şâhit tutmuşlardır.

Nitekim anlaştıkları şekilde Mûsâ -aleyhisselâm-, Şuayb      -aleyhisselâm-’ın sürülerini gütmek sûretiyle hizmete başladı.
Rivâyete göre Mûsâ -aleyhisselâm- koyunlarını güderken hiçbirine bir değnek bile vurmaz, eziyet etmez ve onları aç bırakmazdı. Allâh Teâlâ da O’nu İsrâîloğulları’na peygamber olarak gönderdi, O’nunla konuştu. Mûsâ -aleyhisselâm-, peygamberliğinden sonra da çobanlığa devâm etti ve milletini birçok kötülüklerden korudu.
Allâh’ın yarattıklarına şefkatli davranmayan, Allâh’ın dostu olamaz. Kim de O’nun mahlûkâtını aziz tutar, onlara şefkatle muâmele ederse, Hak ehlinin ulaştığı mertebelere nâil olur.
Çobanlık, hemen hemen bütün peygamberlerin az-çok icrâ ettikleri bir meslektir. Böylece, Allâh onlara tebliğ vazîfesini vermeden önce, idârecilikte lâzım olan mes’ûliyet hissi, vazîfeyi hakkıyla îfâ etme şuuru, şefkat ve merhamet gibi birtakım husûsiyetleri kazandırmıştır.
Allâh -celle celâlühû-, Mûsâ -aleyhisselâm-’a, koyunları sulamak istediğinde asâsını bulunduğu yere vurup su çıkarmasını ilhâm etti. Bu lutuf sâyesinde Hazret-i Mûsâ, davarları sulamakta sıkıntı çekmiyordu.
Nihâyet Mûsâ -aleyhisselâm- çobanlık hizmetinde sekiz seneyi doldurdu. Hazret-i Şuayb -aleyhisselâm-, koyunları damadı ve kızına hediye etti.
Fakat Mûsâ -aleyhisselâm- hizmetini onuncu seneye kadar devâm ettirdi. Her sene makbûl olan benekli koyun az doğardı. Onuncu sene koyunların hepsi ikiz ve benekli doğdu.
Şuayb -aleyhisselâm-:
“–Bu, Mûsâ âilesine Allâh’ın bir ikrâmıdır!” dedi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder