6 Ağustos 2010 Cuma

Râbıta-i Mevt

Tasavvufta ölüm ile râbıta kurmaya “tefekkür-i mevt” de denir. Ölümü tefekkür etmenin insan hâl ve tavırları üzerinde büyük bir tesiri vardır. Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- hadîs-i şerîflerinde:
“Bütün zevkleri kökünden yok eden ölümü çokça hatırlayınız!” (Tirmizî, Zühd, 4)
“Ölüm,
(size)
nasîhatçi olarak yeter!” (Süyûtî, Câmiu’s-Sağîr, II, 77) buyurmuşlardır.
İbn-i Ömer -radıyallâhu anhümâ- anlatıyor:
“Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- ile birlikte idim. Ensar’dan bir zât gelerek Efendimiz’e selâm verdi. Sonra da:
«–Ey Allâh’ın Rasûlü! Mü’minlerin hangisi daha faziletlidir?» diye sordu.
Allâh Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:
«–Ahlâken
en üstün olanıdır!» buyurdular.

O zât bu sefer de:
«–Mü’minlerin en akıllıları kimlerdir?» diye sordu.
Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:
«–Ölümü en çok hatırlayandır ve ölümden sonrası için hazırlığını en iyi yapandır. İşte bunlar en akıllı kimselerdir.» buyurdular.” (İbn-i Mâce, Zühd, 31/4259)
Gerçekten tefekkür-i mevt, insanı huzursuz eden nefsânî dünyâ sevgisini azaltır. Çünkü dünyânın geçici servet, mertebe, mevkî ve nefsânî güzelliklerini aşırı derecede sevmek ve onlara gönül bağlamak, gaflet gibi mânevî hastalıkların başlıca sebebidir. Kalbimizin bu gibi bağlılıklardan korunması için kabri düşünmek, istikbâlde başımızdan geçecek ölüm ahvâlini tefekkür etmek; bizleri samîmî bir tevbeye ve ibâdette huşûa sevk ederek dünyevî ihtiraslardan, boş hevâ ve heveslerden korur. Devâm ettiğimiz zikir ve râbıtalarımız, -inşâallâh- âhiret kurtuluş ve saâdetine vesîle olur.22
Allâh kalblerimizi zikir ve muhabbet menbaı eylesin!
Âmîn!..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder